7 Ekim 2015 Çarşamba

Aferin Plus Pediatrik Şurubun Endikasyonları



Aferin Plus Pediatrik Şurup

Kışın yavaş yavaş başlaması ile beraber hepimizde grip, nezle salgınları başlamış hepimizin kendimizce korunma yöntemlerimizi uygulamaya koyma zamanımız da gelmiştir.

Hepimizin kendine özel değişik korunma yöntemlerimiz mutlaka vardır. Bu yöntemlere örnek verecek olursak bazılarımız meyve ve sebzelerle, bazılarımız daha sıkı giyinerek, bazılarımız ise artık vazgeçilmezimiz haline gelen ilaç ve şurup kullanımıyla çare arar. İlaç kullanımına gelecek olursak, artık çoğumuzun prospektüsünü ezberlediğimiz hemen hemen her zaman elimizin altında tuttuğumuz belli başlı ilaçlar vardır. Bu ilaçları kullanırken çoğu zaman doktor tavsiyesine gerek duymayız. Fakat ilaç ve şurup kullanımının dikkatli ve gözetim altında kullanılmasında da fayda vardır. İlaçlardan en bilinen ve en çok kullanılanlarından biri de Aferin şurubudur.

Özellikle çocuklarımızda bu ilaç bir kurtarıcı görevini görmektedir. Kolayca yakalanabildiğimiz soğuk algınlığında, yüksek ateşlenmelerde, ağrı ve nezlelerde de birebir etkisini gösterebilen bu ilaç aşırı ve yanlış bir şekilde kullanıldığında çeşitli yan etkiler gösterip sorunlara yol açabilir. Örneğin bu şurubun bilinçsiz kullanımı böbreklere ciddi zarar verir ve kan düzeylerinde tehlikeli değişiklikler meydana getirir. Ayrıca 3 yaşından küçük çocukların kullanımına asla ve asla izin verilmemelidir. Ve yine ilacın yanlış kullanımında hastada hipatik nekroz görülebilir.

İlaç antikoagülan kullanan hastalarca da dikkatli kullanılmalıdır. Yine yanlış kullanımında deri döküntüleri, alerjik reaksiyonlar, kusma, bulantı, nadiren kan bozuklukları, baş dönmesi, terleme, döküntü, ağız kuruluğu, terleme, uyku hali, idrar retansiyonu, gastrit, cilt kızarması ve benzeri belirtiler gösterebilir. Bu yüzden ilacı kullanmadan önce mutlaka prospektüsünü okumalı ilaçla ilgili önbilgi sahibi olmalıyız. İlacın etkileşimleri ise şu şekildedir; yüksek dozlu ve uzun süre alınan parasetamol, indantion türevleri, fenotiyazin ve alkoldür.

Kullanım şekline gelecek olursak 3 aylık -1 yaş arası çocuklar için günde dört altı saat ara ile 1/4 ölçek kullanılmalı, 1 – 2 yaş arası çocuklarda ise yine 4 – 6 saat ara ile 1/2 ölçek kullanılmalıdır. Son olarak 2 – 6 yaş arası çocuklarda günde 4 – 6 saat ara ile 1 ölçek alınırken, 6 – 12 yaş çocuklarda ise günde 4 – 6 saat ara ile2 ölçek alınmalıdır. Günde 6 defadan fazla asla kullanılmamalı, 3 yaşında çocukların kullanılmasında da çok dikkatli olunmalıdır.

5 Ekim 2015 Pazartesi

Adeleks'in Endikasyonları




       



Adaleks 8 MG 20 Tablet
Adeleks kas gevşetici etkisi ile kullanılmaktadır. Tabletler açık sarı renginde yuvarlak yapıdadır. Bir yüzü çentikli olan ADALEKS, 10 ve 20 tablet olan kutulardadır.
Ağrılı kas spazmlarının semptomatik tedavisi için de önerilir. Kullanımında gereknden fazla doz aldığınız durumda doktorunuza başvurmalısınızdır. Almaya unuttuğunuz durumda ise dozları dengelemek için çift doz kullanılmalıdır. Kullanımında bol su ile tüketilmesi gereken ADALEKS tok karnına alınmalıdır. Bel ve sırt ağrılarında kullanılırken boyun tutulmalarında gevşeterek ağrılarınızı hafifletir. Vücüdunuzda her hangi bir yerinizi çarpmanız durumunda zedelenmeden dolayı oluşacak ağrılara karşı etkisi vardır.
Çarpma gibi bir durum olmadığı halde istem dışı bir anda oluşan ağrılarınızda da kullanılabilmektedir. Ağrılarınız için başka kas gevşetici ilaç kullanıyorsanız eğer kesinlikle ikisini aynı anda kullanmamalısınız. Kullanım durumunda diğer ilaçlar ile tepkimeye girerek yan etki verebilmektedir. Aynı şekilde fizik detavi görüyorsanız eğer yaklaşık 2 saat önce kullanılmalı ve daha az süre içinde tüketilmesi durumunda yan etki oluşturabilmektedir. Alkollü iken kesinlikle kullanılmaması gereken ADALEKS kullanım durumunda hemen bir hekime gözükmelidir. 15 yaşından küçüklere önerilmeyen ADALEKS hamile kadınlarda da doktor tavsiyesi dışında alınmamalıdır. Yan etki olarak nefes olmada oluşan zorluklar,ishal, yüzün kısımlarında oluşan şişlikler, tansiyonunuzda düşüklük, mide ağrısı gibi az rastlansada bu etkiler ile karşılaşabilirsiniz. Kaslara olan etkisi ile birlikte çizgili kaslarda da miyorelaksan etki verir. Bu sebeple oluşan tüm kas ağrılarınıza büyük önleyici rol oynamaktadır.
Merkezi sinir sisteminize ulaşarak, rahatmanızı ve gevşemenizi sağlamaktadır. Ağrının merkezine inerek çözümü en aza indirgemektedir. Santral etkili kas gevşetici ADALEKS ağrılarınız için büyük oranda hafifletmede tavsiye edilmektedir. ADALEKS doktor tavsiyesiz kullanılmamalıdır. Yaşlı, bebek ve hamile kadınların kullanımı önerilmez.

18 Eylül 2015 Cuma

Rahim ağzı filmi nasıl çekilir?


Rahim ağzı filmi nasıl çekilir diye düşünüldüğünde ilk olarak doktor tarafından değerlendirme yapılarak kadının rahminde enfeksiyon durumu söz konusu ise ilk olarak tedavi edilir daha sonra filmi çekilmesi istenir. Adet kanaması bittiği hafta içerisinde rahim içinde bulunan tüplere ve kadına zarar vermemek adına yapılmaktadır.

Kadın hastalıkları uzmanı tarafından rahim ağzını görüntülemek adına muayene esnasında yapılması uygun görülmektedir. Rahime bir alet yerleştirilerek basınç uygulanarak ilaç verilmektedir. Bu ilaç sayesinde röntgen filmi çekilirken kadının rahmine giden her kanal yakından takip edilerek röntgen filmleri sayesinde izlenmektedir.

Röntgen ışınları sayesinde kadınların genelde ağrılı bir çekim olduğunu düşünmeleri oldukça yanlıştır. Sadece muayene sırasında karın bölgesinde çok azda olsa ağrı durumları ortaya çıkabilmektedir. Bazı hastalara uygulanan anestezi uygulamaları çoğundan uygulanmamaktadır.

Film çekimi sonrasında genelde bayanlarda hamilelik görülebilmektedir. Rahimdeki tüplere verilen ilaç sayesinde gebelik olması oldukça normal olarak bakılmaktadır. Röntgen filmi çekilirken alerjisi olan kadınlarda çok dikkat edilerek ona göre ilaç verilmektedir.

13 Eylül 2015 Pazar

Fue Saç Ekimi Nasıl Yapılır? Tüm Detaylar


Saç Ekimi Nedir?

Saç ekimi; saç dökülmesi sonucu oluşan saçsız alanlara kişinin ihtiyacı olan saç köklerini iki kulak üstü, ense bölgesi ve gerekirse vücut bölgelerinden alıp açık alanlara nakledilmesi işlemidir.

Saç ekimi 2 yöntemle uygulanabilir. FUT (follicular unit transplantation) ve FUE (follicular unit extraction). Fut yönteminde saç kökleri iki kulak arası ense bölgesindeki saçlı derinin bir kısmının cerrahi yöntemle kesilerek köklerin elde edilmesi şeklinde uygulanır. Fue yönteminde ise saç kökleri fue iğneleri ile donör alandan tek tek çıkarılır ve saçsız alanlara nakledilir.

Fue Saç Ekimi Nasıl Yapılır?

Tüm dünyada ve ülkemizde uygulanan yeni teknik FUE yöntemidir. FUE (follicular unit extraction) iki kulak üstü ve ense bölgesinden, micro motor vea motorsuz punch ile tek tek çıkarılır.Alınan saç kökleri özel ve beseleyici bir sıvı içinde bekletilir.

Saç kökleri alınırken dokunun durumuna ve saç köklerinin kalınlığına göre ince micro uçlar değişebilir, bu iğneler saç köklerine zarar vermedene , doğal yapılarını bozmadan, olduğu gibi alınmasını sağlar.

Saç ekimi yapılmadan önce hastanın kendi saçlarının yönleri rehber alınarak, saç köklerini yerleştirilecek kanallar açılır. Doğal bir görünüm elde edebilmek için kanallar kendi saçları yönünde ve açısında açılmalıdır. Kanallar, alınan saç köklerinin derinliğinde ve kalınlığında göre açılmalıdır.

Özel sıvılar içersinde bekletilen saç kökleri tekli, ikili, üçlü olarak ayrılır. foğru şekilde ve tecrübeli uzmanlar tarafından uygulanan FUE yöntemiyle yapılan saç ekimlerinin dogal olması kaçınılmazdır.

Fue Saç Ekimi Sonrası

Saç ekimi uygulaması 3 gün sürer.İlk gün, ekilen saç kökleri üç gün içersinde yeni yerine tutunur en riski dönem budur. Ekilen saçlar herhangi bir darbeye maruz kalmamalıdır.

Saç telleri 15-30 gun içersinde dökülme sürecini tamamlar, 3. Ayın sonunda ise ekilen saçlar gözle görülür şekilde çıkmaya başlar.

Saçlar 6. Ayın sonunda % 60’ı, 7 .ayda %70 ve 1-1,5 yılın sonunda ekilen saçların %100 ü çıkışını tamamlamış olur. Tepe bölgesine ekilen saçlar biraz daha geç çıkabileceği göz önüne alınmalıdır.

Saç Ekiminde Fiyat

Saç ekimine karar verirken ilk yada ikinci sorumuz saç ekiminin fiyatının ne olduğudur. Evet gerçekten de önemli bir şarttır fiyat ama ilk şart olamamalıdır, aksi taktirde sonuç hüsran olabilir.

Özellikle saç ekimi için görüştüğünüz hastane yada uzmanlarla görüşürken ilk olarak fiyatı konuşmamalısınız. Her ne kadar sağlık sektörü olsa da sonuçta ticari işletmeler kar amaçlı faliyet göstermektedirler ve ücrette en hassas noktalardan biridir. Fiyatına göre iş yapan merkez yada uzmanlar malesef istemesekte mevcuttur.

Saç ekimi için  vereceğiniz parayı herhangi birşey içinde farklı zamanlarda harcayabilirsiniz. Ama arada çok önemli bir fark var, o da ektireceğiniz saçın ömür boyu başınızda taşıyacağınızdır. Bu da verdiğiniz parayla ölçülemeyecek bir detaydır. Ama bu hakettiğinden fazla bir ücret ödemenizi gerektirmez.

Saç ekiminde fiyatı etkileyen faktörler vardır. Size fiyat veren kurumları da bu özelliklere göre değerlendirmeniz doğru sonuca ulaşmanızı sağlayacaktır.

  • saç ekimini yapacak kişinin plastik cerrah, dermatolog yada farklı branşlardan bir doktor olması
  • ekilecek kök sayısı veya açık alanın büyüklüğü
  • saç ekiminde yer alacak olan ekibin tecrübesi
  • saç ekiminin yapılacağı merkezin hastane, poliklinik yada muayenehane olması
  • kullanılacak tekniğin ve ekipmanların detayları
  • hastane yada doktorun marka değeri
  • hizmet kalitesi

gibi etkenler fiyatı belirler. Türkiye de saç ekimi fiaytları 2500 – 12.500 tl arasında değişiklik göstermektedir. Hastane de, plastik cerrah yada dermatolog tarafından , ameliyathane de , tecrübeli bir ekip tarafından yapılan bir saç ekimin ortalama fiyatı 5-6 bin tl civarında olmalıdır. fiyatı yukarı doğru çıkaran etkenler hizmet kalitesi, hasta sayısı, kurum markası gibi etkenlerdir.

Fue Yöntemi Uygulama Farkları

Fue tekniği adını kökleri çıkarmak için kullanılan mikro motordan almaktadır.

Fue motorunun ucuna 0.5 mm ile 1.5 mm arasında değişen çaplarda boru şeklinde iğneler takılır. İğnenin çapına göre bir dokunuşta alınacak greft sayısı belirlenir. Saç telinin kalınlığına ve bir kökten kaç saç teli geldiğine göre uzman iğnenin çapını değiştirebilir. İnce uçla çalışmak zordur, ancak aynı donör sahasından 0.7 mm ile 1.5 mm kullanılarak alınan kök sayısı oldukça farklıdır.

İnce uçla daha fazla saç kökü alınabilir. Aynı zamanda köklerin alındığı alandaki iyileşme süreci daha hızlıdır.

İnce uçlarla alınan saç kökleri genelde 1 li ve 2 li olmaktadır. Nadiren 3 lü olabilir. Bu da nakledilen bölgede daha bir doğal görüntü verir. 1.2 mm ve üzeri iğnelerle alınan kökler genelde 2-3 ve 4 lü olmaktadır, bu köklerin özellikle saç çizgisi oluşturulurken tekrardan 1 li ve 2 li greftlere ayrılması gereklidir.

Yara(Scar) İzine ve Yanık Deriye Saç Ekimi

Saç nakli uygulamalarında gelinen nokta, insanları yıllardır süregelen bazı estetik sıkıntılarından kurtarmıştır. Kişinin herhangi bir sebeple maruz kaldığı yaralanmalar ve yanık izleri sonucunda özellikle saçlı bölgelerdeki izler kalıcıydı.

Saç ekim teknolojisinin gelişmesi sonucunda yanık ve yara izi üzerine ekim yapılabilmekte ve kişiyi tatmin eden bir görüntü kazandırılmaktadır.

Ancak yanık veya yara vakasında ekim yapılır demek yanlıştır. Doktor muayenesi ve yapılacak testler sonucunda uygulamaya karar verilmektedir. Çünkü uygulama yapacak alanda kıl kökünün hayatiyetini devam ettirebileceği sağlıklı bir dokunun olması gereklidir.


Kaynak: https://wmaraci.com/nedir/

10 Eylül 2015 Perşembe

Mevsim Geçişlerinde Beslenme


Öncelikle havaların değişmesiyle beraber, yazın güneşli havasından sonbaharın bulutlu havasına geçmiş oluyoruz. Dolayısıyla kapalı havanın yarattığı bir depresyon söz konusu oluyor. Mutsuzluk gibi, sabahları yorgun uyanma gibi durumlarla karşı karşıya kalıyoruz. Buna bağlı olarak da öncelikle besin anlamında omega 3'e önem verilmesi gerekiyor. Yani balık yağı önemlidir.

Dünya çapında yapılan araştırmalar gösteriyor ki; günde en az iki gram alınan omega yağ asidiyle birlikte depresyonun gerilediği görülmekte. Biz bu ihtiyacımızı, balık yiyerek, semiz otu tüketerek, ceviz, badem, fındık gibi yağlı tohumları tüketerek giderebiliyoruz. O zaman dışarıdan bu ihtiyacımızı vitamin tableti vb.. şekilde temin etmeliyiz.

Havalar serinleyip biraz soğuyunca soğuk algınlığı, solunun yolları enfeksiyonları gibi hastalıklar da kapımızı çalıyor. Bunun içinde immün sistemi kuvvetlendirmek gerekiyor. Bunu da özellikle biz antioksidanlarla sağlayabiliyoruz.


4 Eylül 2015 Cuma

Oksidatif Stres ve Sağlığımıza Etkileri



Besinlerin oksijen kullanılarak enerji elde edilmesi sırasında ortaya çıkan reaktif moleküllere serbest radikaller denir. Oksijen molekülü yaşam için vazgeçilmez olmakla birlikte, metebolizma döngüsünde son derece zararlı olan serbest radikallerin oluşumuna kaynaklık etmektedir. Reaktif oksijen metebolitleri olarak bilinen bu ürünler lipit, protein ve DNA gibi hücre bileşenlerine zarar verir.

Oksijenli solunum (aerobik) yapan canlılarda, bu serbest radikallerin etkisini kontrol altında tutmak, minimize etmek için antioksidan savunma sistemi gelişmiştir. Ancak bazı durumlarda bu antioksidan sistemimiz, serbest radikalleri önlemede yetersiz kalabilmektedir.

Kandaki serbest radikaller nasıl ölçülür?

Kanda H2O2 (hidrojen peroksit) ölçümü ile oksidatif stres düzeyi ölçülebilir. Kanda hidrojen peroksit düzeyinin

28 Ağustos 2015 Cuma

Bağışıklık Sisteminin Güçlendirilmesi


Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine yardımcı olan gıdalar İnsan vücudu faklı hastalık ve enfeksiyonlarla mücadele etmek için bağışıklık sistemine sahiptir. Bağışıklık sistemin güçlü olması kendimizi daha iyi hissetmemizi, iyi görünmemize ve daha enerjik olmamıza sebep olur.

Bizi enfeksiyonlardan korur kanserden ve çevresel zararlardan korur, yanık ya da ameliyat sonrasında hızla iyileşmeyi sağlar. Şimdi hangi gıdaların bağışıklık sistemimizi güçlendiğini öğrenelim; Sarımsak: antibakteriyel ve virüslere karşı olan sarımsak aynı zamanda bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde de etkin rol oynar.

Güçlü selenyum kaynağı olan sarımsak, sağlıklı yaşam için gerekli sülfüründe kaynağıdır. Lahanagiller: Brokoli, bürüksel lahanası, lahana, karnabahar beta karoten kaynağıdır. Aynı zamanda C vitamini ve kalsiyumunda kaynağıdır. Karnabahar, içeriğindeki indol, bioflavonaid ve diğer maddeler ile antikansorejen etki gösterirken; yapılan araştırmalar, özellikle lahananın düzenli tüketiminin, kadınlarda meme kanseri riskini önemli ölçüde azalttığını ortaya koymuştur

Brüksel lahanası da günlük C vitamini ihtiyacının yüzde yüzünü karşılayabiliyor. Ispanak ve diğer yeşil yapraklı sebzeler: Betakaroten içermelerinin yanı sıra A vitamini, C vitamini ve kalsiyum deposudurlar.

Havuç ve kabak: Havuç, balkabağı, kabak ve tatlı patatesten oluşan bu grup sebzeler, A vitamini kaynağıdır. Karoten içerdiklerinden kansere karşı koruyucu etkileri vardır. Tüm bunların yanında üzüm, kivi, yabanmersini, portakal, kültür mantarı, zencefil ve karaturp da her biri tüketildiklerinde bilindiği üzere bağışıklık siteminin güçlendirilmesin de faydalıdırlar.



26 Ağustos 2015 Çarşamba

Kadınlar için Estetik Yazı Dizisi


ESTETİK: Kişilerin, dışarıya karşı güzel görünmeleri için yapılan bir iştir. Estetik insanların kendileri daha güvende hissetmelerine neden olur. Dışarıya karşı güzel görünmek herkes için farklı olabilir. Kişiden kişiye farklılık gösteren bu estetik kişilerin özgüvenlerinin artmalarına sebep olur.

Estetik yaptıran bir kişi dışarıya çıktığı zaman herkesin ilgisini çekmesinden dolayı huzur bulur. Estetik bir diğer tanımıyla da güzeli ve güzelliği inceleyen bir dal olarak tanımlanabilir. Estetik duyusal bir iştir. Kişilerde farklılık göstermesi de bu sebepten kaynaklanmaktadır. Yani, estetik öznel bir değerdir. Estetikte değerlendirme söz konusu ise buda güzel, çirkin gibi terimlerle yapılır.

Her estetik yapan güzel ya da her estetik yapmayana çirkin demek kişisel bir görüştür. Estetik kişilerin duyularına seslenir. Aslında estetik bir sanat işidir. Bu sebeple de olabildiği kadar doğal olmalıdır. Estetikte aynı zamanda bir uyum söz konusudur. Nesneler arasında ki uyumu ifade eder. Bu yüzden de estetik yapılırken uyuma dikkat edilmelidir.

ESTETİKTE TEKNOLOJİNİN YERİ 
Estetikte teknolojik gelişmeler estetiğin yapılmasına ve estetik yapıldıktan sonra ki dönemlerde çok önemlidir. Estetik çeşitleri çok bulunmaktadır. Dilerseniz bunlardan birkaçını açıklayalım. Burun estetiği, kulak estetiği, göğüs estetiği. İnsan vücudunun neredeyse tümüne estetik uygulanabilmektedir. Bu estetiklerin hepsinin de farklı yapılış şekilleri bulunmaktadır ve bunları yapabilecekte birçok doktor ve hekimlikler mevcuttur.

Estetikte geçmişten günümüze kadar birçok gelişme yaşanmıştır. Estetik için gerekli olan cihazlarda teknoloji kullanarak birçok yenilikler getirilmiştir. Buda gerek doktorlarımız için gerekte estetik yaptıracak birey için daha kolaylık sağlamaktadır. Bu estetiğin bu kadar kolay olması da insanların kısa bir sürede yeni ciltlerine kavuşmalarını kolaylaştırmaktadır. Teknolojinin gelişmesiyle estetik yapılacak birey için korkusuz bir vakit geçirmesini sağlayacaktır. Ve hatta daha sonraları da yapılan estetik ileri teknolojinin uygulanması sebebiyle de daha güzel ve rahat olacaktır. Estetik daha çok bayanları ilgilendiren bir durumdur.

Bayanlar görünümlerine daha dikkat etmelerinden dolayı estetiğe de çok önem vermektedirler. Estetik denilince ilk akla gelen bayanlar olmaktadır. Yapıları gereği güzelliğe önem vermektedirler ve güzel görünmek içinde olabildiğince her şeye dikkat ederler. İşte estetikte bu dikkat ettikleri konulardan birisidir.

Bu yüzdende estetiğin onlar için çok büyük değeri vardır. Estetik yalnız tek bir kelime olarak algılanmamalıdır ve çok geniş anlamlar ifade eder. Estetik, karşı tarafa bir bakıma kendimizi gösterme işidir. Bu da elbette fiziksel bir şekilde yapılır. Estetikte karşı tarafın zihninde duyusal bir düşünce oluşturabilmektir.

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Böbrek Taşı Belirtileri Nelerdir ?


Böbrek Taşı Belirtileri Nelerdir ?

Günümüzde her 10 kişiden 7’si, hayatının bir döneminde böbrek taşı sorunu yaşayabilir. Bazı hastalarda böbrek taşı oluşumu bir ya da birkaç kez yaşanırken, bazılarında ise kronik biçimde düzenli aralıklar ile tekrarlayabilmektedir.

“Böbrek taşı belirtileri nelerdir?” diye sorulacak olsa, ilk ve en önemli cevap şiddetli ve keskin ağrı tipidir. Aniden ortaya çıkan bu ağrı bel bölgesinde ve taş oluşan böbreğin hizasında sırt bölgesinde hissedilmektedir. Böbrek kanala düşmüş ise mesane ve idrar yollarında da aynı ağrı hissedilmektedir.  Hasta bazı durumlarda ağrının şiddeti ile bulantı yaşayabilir ve kusabilir.

Böbrek taşı oluşumunda ağrı ya da başka belirtiler hissedilmez. Taşın böbrek yatağından ayrılıp kanala girme ve vücuttan atılım sürecinde görülen şiddetli ağrı ile birlikte rahat idrar boşaltamama sorunu da görülebilmektedir. Ayrıca idrarda kan görülebilir. Bunun sebebi ise böbrekte oluşan taşın sivri ve keskin köşeleri kanal duvarında tahribata yol açmasıdır. Yukarıda belirttiğimiz tüm bu belirtiler böbrek taşının düşmesi ile birlikte yok olur ve hasta rahatlar.

22 Ağustos 2015 Cumartesi

Cilt Lekeleri ve Gözenekler


İnsanda en dikkat çekici kısım yüzdür. Yüzün görünümünde her ayrıntı önem taşır. Ancak en dikkat çekici olanlar; Kırışıklık, sivilceler, lekeler, göz altı torbası ve morluklardır. Bakımlı bir cilde sahip olmanın yolu cildi derinlemesine temizlemekten geçer. Etkili bir temizlik için cildinize buhar banyosu yapıp bitki maske uygulayabilir kuruduğunda yıkayarak cildinizi ölü hücrelerden arındırabilirsiniz. Böylece cildiniz parlak ve canlı görünecek.

Bakım her yaşta gereklidir. Her cilt tipi için uygulanması gereken bakım başkadır. Şimdi değişik cilt tiplerine göre uygulanması gereken maskeleri size tarif edeceğiz.

Normal yada kuru cilt tipi için maske; Yarım çay bardağı kadar yoğurdun içine iki çay kaşığı bal ve bir çay kaşığı greyfurt suyu ekleyip iyice karıştırın ve cildinize sürüp 15 dk bekletin. 15 dk sonunda yıkayıp cildinize uygun bir nemlendirici kullanın.

Yağlı cilt tipi için maske; İki limonun kabuğu soyulur suyun içine koyularak yarım saat kadar bekletilir ve püre yapılır. Arındırılmış olan cilde uygulanarak 10 dk beklenir ve yıkanır.

Ek bilgi: Bir çay kaşığı maya ile bir çay kaşığı karbonat, bir tatlı kaşığı kadar suda ıslatılır ve cilde sürülüp 15 dk bekletilir ve yıkanır. Bu işlem cildin gözeneklerini arındırır ve lekeleri yok eder.

21 Ağustos 2015 Cuma

Sivilce İzleri


Sivilce izleri sivilcelerden sonra oluşan çeşitli lekelere verilen genel isim. Oldukça fazla insan bu izlerden muzdarip bizde saglikozel.com olarak sizlere sivilece izleri hakkında bir yazı hazırladık. Daha önce de değindiğimiz bir konuydu, ancak dediğimiz gibi konu çok insanı ilgilendiriyor.

Sivilce İzleri Nasıl Oluşur

Evvela bu sivilce izlerinin neden olduğuna bakalım, sonuçta sivilce izleri durduk yerde oluşmuyor. Sivilce izi konusunda oldukça faydalı bir blog olan cildin.blogspot.com sitesinden alıntı yaptık

“Pürüzsüz bir cilt herkesin hakkı. Cildinizdeki akne leke iz ve çukurlarını giderecek yöntemi sizle paylaşacağım. Önde akne nedir, akne lekesi, akne izi ve ekne çukurlarını açıklayalım. Akne tıp dilinde (acne vulgaris) olarak adlandırılan sivivilceye verilen bir diğer isimdir. Akne derinin kıl köklerinde bulunan yağ bezelerinin çeşitli hormonal ve başka durumlarla daha fazla yağ salgılaması sonucu "Propionibacterium acnes" isimli bakterinin cilt üzerinde bu yağ içinde üreyerek kıl köklerinin üzerini tıkaması sonuncu oluşan cilt problemidir. Akne yani sivilce en çok yüzde olmakla birlikte sırtta boyunda, göğüste ve kollarda görülür.

Akne Lekeleri

Akne lekeleri aknelerden sonra açığa çıkan cilt lekeleridir. Aknelerden sonra ciltte renk değişikliği oluşur genllikle ciltte kabarıklık veya çukur şeklinde oluşur. Akne lekeleri cilt üzerinde kozmetik olarak insanların istemedikleri bir durumdur. Konuyla ilgili sivilce lekelerine çözüm yazıma bakabilirsiniz.

Akne İzleri

Akne izleri tıpkı akne lekeleri gibi aknelerden sonra açığa çıkmız akne lekeleridir. Daha uzun süre geçmeyen akne lekelerinden sonra akne izleri oluşur. Akne izleri cilt üzerinde daha çok çukur ve gözenek genişlemesi olarak görülür.

Akne Çukurları

Sivilceler yani aknelerin boyu büyürse o akneden sonra ciltte aknenin izi olarak derin çukurlar oluşur. Akne çukurları insanları oldukça etkileyen bir sorundur, bir çok insanda kozmetolojik ve psikolojik olarak olumsuz etkileri vardır. Konuyla alakalı olarak sivilce çukurlarına çözüm yazıma bakabilirsiniz. Kaynak: cildin.blogspot.com

Sivilce yani akne izleri konusndaki bu alıntıdan sonra sivilce lekelerinin nasıl çözülebileceğini aktaracağız. Sivilce izleri hassas konulardır.

Sivilce İzleri Tedavisi

Sivilce izlerini gidermek için bir çok yöntem olmakla birlikte en etkili yöntem şüpesiz ki kimyasal peeling yöntemidir. Biz de bu konuda kimyasalpeeling.blogspot.comadresinden bir alıntı yaptık.

“Sivilceler oldukça büyük bir sorundur. Eğer akne denen sivilcelerinizi sıkarsanız cildinizde iz bırakması daha kuvvetlenir. Çünkü sivilcelerin içerisindeki sebum dışarı çıkarken kanalı bir hayli zorlar ve bölgede dein sivilce izi oluşturur. Bu izler skara ve sivilce çukuruna da dönüşebilir. Zaten akne tedavisi oldukça zor geçer ve tedavi sonrası kalan izlerse daha bir can sıkıcı olabilirler.

Akne Tedavisi

Sivilce izlerinin nasıl oluştuğu ve geçirme yöntemlerini ele alıyorsak, bu konuda akne tedavisini anlatmak olayın temeline inmektir. Akne denilen cilt problemi cildinizde bulunan kıl köklerinden salgılanan sebum isimli yağlı maddenin dışarı çıkamayıp cilt kanallarını tıkanması sonunda oluşur. Sebumun kıl kanallarını tıkanmasının ana nedeni bu yağlı sıvı içinde üreyen (P. Acnes) diye bilinen bakterinin iltihaplanmasıdır. Zaten akne ismini bu bakteriden alır.

Doktorlar akne için topikal merhemler, bha (beta hidroksi asit) asitlerinden olan salisilik asitli temizleme jelleri, çinko oksitli kremler, kükürtlü sabunlar yazarak sivilceleri kurutmak isterler veya, sebumu yani yağ salgılanmasını azaltmak için roaccutane gibi ilaçlarla tedavi uygularlar.


Sivilce Lekeleri

Eğer sivilcelerinizi sıkarsanız ilk başta kırmızımsı sivilce izleri olur, daha sonrasında bu sivilce izleri geçirilmesi oldukça meşakkatli olan sivilce lekelerine dönüşür. Sivilce lekeleri lazerle veya kimyasal peelingle tedavi edilir. Sivilce izleri için çeşitli krem ve kozmetik ürünler olmakla birlikte hiç birisi kimyasal peeling kadar etkili değildir. Zaten bu kremlerin içerisinde de kimyasal peelingde kullanılan salisilik asit, laktik asit, glikolik asit gibi asitler bulunur ve bir sivilce izi kreminin de amacı deriyi soymaktır. Ama başta da belirttiğim gibi hiç bir krem veya kozmetik ürün tek başına kimyasal peeling kadar etkili değildir.

Sivilce İzleri Nasıl Geçer

Sivilce izlerini geçirmek için lazer yaptırabilirsiniz. Ancak lazer tedavisi sonucunda çeşitli kalıcı hasarların kalması, kanser yaptığına dair çeşitli söylentiler ve fiyatlarının yüksek olması insanları lazer tedavisi tercihini oldukça düşürür. Bunun yerine daha güvenli ve etkili bir sonuç olan kimyasal peeling sivilce izi tedavisi tercih edilmektedir.

Kimyasal peeling doktor gözetiminde yapılabildiği gibi insanlar evde kimyasal peeling yapabiliyorlar. Kimyasal peeling için genellikle tca ve aha (alfa hidroksi asit) gurubundan glikolik asit, laktik asit gibi asitler tercih edilirler.

Sivilce izi ve sivilce lekelerine kimyasal peeling yapacaksanız bilmeniz gereken en önemli konu cildinizde sivilceler varken bu peeling işlemini yapmamanız gerektiğidir. Sivilce izleri için kimyasal peeling işlemleri genelde eylül ayıyla nisan ayları arasında yapılır. Yazın yapılmasında bir sakınca olmamasına rağmen cildin iyi korunması gerekir: yani güneşe çok maruz kalmamalısınız bu peeling işlemlerinden sonra.

Sivilce Lekeleri Kimyasal Peeling

Sivilce izleri için yapılacak kimyasal peeling de eğer yüzünüzdeyse %15 ile %25 arası oranlarda TCA kullanılabilir, bir diğer asit olan glikolik asit %25 ile % 50 arasında kullanılabilir, laktik asit ise %40 ile %80 arası oranlarda tercih edilebilir. Ayrıca salisilik asit, laktik asit ve glikolik asitleri çeşitli oranlarda karıştırarak kimyasal peelingler yapılabilir.

Eğer sivilce izi ve sivilce lekesi sırtınızda, kolunuzda, göğsünüzde vb. yerlerdeyse bu iz ve lekeler için yazın da kimyasal peeling yapabilirsiniz sonuçta güneş görmeyecekler. Bu bölgeler için %25 ile %40 arası oranlarda TCA, %50 ile % 70 arasında glikolik asit tercih edebilirsiniz.” Kaynak: kimyasalpeeling.blogspot.com


Sizler için hazırladığımız bu uzunca yazının  değerli saglikozel.com sitesi okurlarına faydalı olmasını umuyoruz. Bizler bu sağlık sitesinde sizlere gerçekten faydalı bilgiler vermek için uğraşıyoruz. Yazılarımızı büyük bir özen ve titizlikle konu hakkında bilgiler veren sitelerde araştırmalar yaparak hazırlıyoruz.

Ayak ve Tırnak Mantarı


Ayaklarımızda oluşan mantarlar zamanla tırnaklarınıza bulaşabilir. Ayak mantarı nispeten kolay tedavi edilebilen bir durum olsa da özellikle tırnak mantarı tedavisi çok zor bir hastalıktır. Bizde saglikozel.comolarak size bu yazıda ayak mantarı ve tırnak mantarı hakkında bilgiler verecek bir yazı hazırladık.

Ayak Mantarı

Öncelikle ayak mantarı konusunda bilgiler verelim. Ayak mantarı konusunda oldukça faydalı bir site ayakmantar.wordpress.com sitesinden sizin için bir alıntı yaptık.

Ayak mantarı aslında bir çeşit küftür, ayaktaki kokunun ana nedenlerinden olan ayak mantarı oldukça kötü kokulu bir durum arzeder. Ayak mantarının bir başka olumsuz özelliği ayaklarda yarattığı kaşıntıdır. Ayak mantarı neticesinde oluşan kaşıntı çok rahatsız edicidir.
Mantar denen bir küf çeşidinin sebep olduğu deri rahatsızlığıdır. İnsanların çoğu ömürlerinde bir kez ayak mantarı geçirirler.

Ayak Mantarının Sebebi Nedir
Ayak mantarına sebep olan mantarlara herkes maruz kalır. Ancak niçin bazı insanlarda geliştiği bilinmemektedir. Yıkama sonrası kurutulmayan ayak, sıkı çorap ve ayakkabılar, ılık iklim nemli bir ortam oluşturarak mantarların çoğalmasını sağlar.

Ayak Mantarının Bulaşması Nasıl Olur
Bulaşma genellikle terlik, çorap, ayakkabı, havlu gibi ortak kullanılan eşyalardan veya banyo, küvet, plaj, hamam ve benzeri ortak zeminlerden olabilir. Genellikle çok bulaşıcı olduğuna inanılır. Ancak aynı evi paylaşan insanlarda bile görülmeyebilir.

Ayak Mantarının Görüntüsü nasıldır
Deride dökülmeler ile birlikte her türü oldukça kaşıntılıdır.
Ayak Mantarı Tedavide neler kullanılır
Krem ve spreyler ile tedavi edilir. Ciddi rahatsızlıklarda ağızdan hap tedavisi yapılır. Bazı vakalar tedaviye direnç gösterebilir.

Ayak Mantarı Tedavi Edilmezse Ne Olur
Deri bütünlüğü bozulduğundan diğer mikroplar çatlak ve yarıklardan girerek yılancık denen hastalığa yol açabilirler.

Ayak Mantarı Niçin Tekrarlar
Tedavi ile döküntü geçse bile mantarlar deride yaşamaya devam eder. Ve uygun şartlarda tekrar hastalığa yol açarlar.

Ayak Mantarının Tekrarlamaması için alabileceğim tedbirler var mı

Her gün ayağınızı yıkayın,
Ayağınızı, özellikle ayak parmak aralarınızı sürekli kuru tutun,
Özellikle yazın kapalı ayakkabılar giymeyin,
2-3 çift ayakkabıyı dönüşümlü olarak kullanın, ayakkabı kurumadan tekrar giymeyin,
Pamuklu çoraplar giyin ve günlük olarak değiştirin,
Başkalarının havlu ve ayakkabılarını kullanmayın,
Mümkünse evde çıplak ayakla gezin,
Yazın ayakkabılarınıza mantar önleyici pudralar serpin. Kaynak: ayakmantar.wordpress.com

evet kısaca ayak mantarı hakkında bilgiler edindik. Peki bu ayak mantarı nasıl tırnağa sıçrayarak tırnak mantarı oluşturuyor. İşte buna da ayak tırnak mantarı başlığında bakacağız.

Ayak Tırnağı Mantarı

Ayak mantarları tırnaklara yerleştiğinde tedavisi oldukça güç olan ayak tırnağı mantarı oluşabiliyor. Peki bu durumda ne yapmalı. Konuyu uzman bir blogdan alıntıladık. Özellikle tırnak mantarı önleyici tarifi çok önemli ve kullanılmalı. Ayak tırnağı mantarı için ayakbakimisagligi.blogspot.com sitesine gözatalım.

“Tırnak mantarı rahatsızlığı ülkemizde en sık rastlanan sağlık problemlerinden biridir. Bu kadar yaygın olmasının nedeni toplu yaşam kültürümüzün çok yaygın olması ve toplu mekanlarda gerekli hijyenin sağlanamamasıdır. Hamamlar, havuzlar, gibi toplu yerlerde suyla birlikte yayılan bir hastalıktır tınak mantarı. Gerekli sterilizasyonun sağlanması neredeyse imkansıza yakın olduğu için tırnak mantarı kapma şansınız çok yüksektir. Mantar bulaştıktan sonra uzun süre aynı ayakkabıyı giymek, ayakkabı hijyenini ve temizliğinin ihmal edilmesi, ayakkabının havalandırılmaması, sık sık çorap değiştirilmemesi, ayak temizliği ve hijyenine önem gösterilmemesi ise mantarın tedavisini zorlaştırmaktadır.
Ekseri ayak baş parmağını etkileyen bir sorun olan tırnak mantarı, zamanla diğer parmaklara da geçerek ve giderek yayılma eğlimindedir. Tırnak mantarının en önemli belirtisi, ayak tırnağının sanki ağaç kökü gibi olması ve renginin doğal renginden çok farklı olmasıdır.

Ayak Tırnağı Mantarı Belirtileri

Tırnakta mantar enfeksiyonu varsa bunu çok çabuk anlarsınız, ayak kokusu oranı artar, veya tırnaklarınız temasla ağrımaya başlar, hastalık tırnaklarda sarı, yeşil veya kahverengi renklenme, tırnaklarda pul pul kalkma, tırnak altında normalden fazla kir birikmesi gibi belirtiler gösterir.


Tırnak Mantarından Korunmak İçin Öneriler

  Tırnak mantarından korunmanın ilk yolu havuz veya hamam gibi toplu yerlerde bulunuyorsanız çıkışta ayaklarınızı kuruttuktan sonra, çay ağacı yağı, laktik asit, salisilik asit ve kolonya ile hazırlayacağınız çözeltiyi ayaklarınıza ve tırnaklarınıza uygulamaktır.
  Ayaklarınızı olabildiğince temiz ve kuru tutun.
  Ayak tırnaklarınızı, parmağın ucunu geçmeyecek şekilde düz olarak kesin.
  Manikür ve pedikür için sterilize aletler veya en güvenlisi kendi aletlerinizi kullandırın.
  Ayağınıza uyan, sivri burunlu olmayan rahat ayakkabılar giyin.
  Havluların kesinlikle kişiye özel olmasına dikkat edin.
  Ayaklarınız çok fazla terliyor veya nemli kalıyor ise 2-3 satte bir çorap değiştirin

Tırnak Mantarı Önleyici

Tırnak mantarını önlemek için kendinizin hazırlayacağı bir tonik ciddi anlamda sizi kurtaracaktır. Özellikle havuz ve hamam gibi toplu yerlerde bulunuyorsanız bu karışımı kullanmanız oldukça önemlidir.

Malzemeler:
10 ml çay ağacı
10 gr salisilik asit
20 ml saf laktik asit
150 ml kolonya
Malzemelerden kolonyanın içerisine salisilik asiti ilave edin ve çalkalayın salisilik asit eriyecektir. Sonrasında laktik asit ve çay ağacı yağını ilave ediniz. Havuz ve hamam gibi yerlerde buluduktan sonra el ve ayak tırnaklarınıza bu hazırladığınız karışımı sürmeniz yeterlidir. Kaynak: ayakbakimisagligi.blogspot.com

Ayak tırnağı mantarına da baktık. Peki tırnak mantarı olursak ne yapmalıyız. İşte  bu konuda gerçekten bir sürü bütkü ıvır zıvır ve ilaç anlatılıyor ama hiç birisi derde derman değil. 30-40 senedir bu hastalıkla uğraşanlar var.

Tırnak Mantarı

Eğer tırnaklarınızda mantar oluştuysa, bu mantarı öldürmeniz gerekiyor. Peki tırnak mantarından nasıl kurtulacaksınız. Bu konuda alıntıyı tirnakmantar.wordpress.com sitesinden yaptım.

Tırnak mantarı tıpta “onikomikoz” olarak adlandırılan bir hastalıktır. Dermatofit denilen mantarın tırnak içine yerleşmesiyle açığa çıkan bir hastalıktır. Oldukça yaygın görülen bir tırnak hastalığı olan tırnak mantarı el ve ayak tırnaklarında görülmekle birlikte genellikle ayak tırnaklarında daha yaygındır. Bunun nedeni ise ayaklarımızdaki çoraplar, ayakkabılar mantarın üremesine daha iyi ortam hazırlarlar. Yazının sonunda size tırnak mantarının kesin çözümü anlatılıyor bu yüzden yazının bütününü dikkatle okuyunuz.

Tırnak Mantarı Nasıl Bulaşır
Tırnak mantarı tırnaklarda oluşan deformasyon, zedelenme, çok kısa kesim gibi nedenler yüzünden bulaşma olasılığı artan bir hastalıktır. Tırnak mantarı genellikle toplu bulunan alanlarda, yüzme havuzu, hamam, sauna, kuaför salonları, manikür-pedikür gibi işlemlerle iyi dezenfekte edilmeyen steril olmayan ortamlardaki yayılmayla bulaşır.

Tırnak Mantarı Belirtileri
Tırnaklarınızda mantar olduğunu anlamanız oldukça kolaydır. Tırnak mantarı çok bariz belirtileri olan bir hastalıktır. Özellikle tırnaklarda sarımsı yeşilimsi veya kahverengimsi bir görünüm oluşur, ilerleyen aşamalarda tırnaklarda pul pul kalkma ve ayakta koku oluşumu yapar. Tırnak mantarının ileri aşamasında tırnaklarda şişme ve acı görülmektedir.

Tırnak Mantarı İlaçları
Tırnak mantarı tedavisi için genellikle ağızdan alınan antifungal (anti mantarik) haplar veya tırnağa sürülen antifungal ilaçlar kullanılır. Bu ilaçların etken maddeleri nistatin, pimarisin (natamisin), griseofulvin, imidazol, triazol, ketokonazol, tiokonazol, flukonazol, itrakanazol, naftitingibi etken maddeler içeren oldukça fazla sayıda ilaç kullanılır.

Tırnak Mantarı Tedavisi
İlaç harici olarak lazer ile mantarlar tedavi edilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca kimyasal peeling işleminde kullanılan asitlerle mantarlı bölgenin yakılarak hem mantarın kurutulması hem de cildin yenilenmesi sağlanır.
TCA %60 solüsyonu tırnak mantarı olan bölgeye kulak çubuğu yardımıyla 3-4 sefer üst üste sürün, 3-4 dakika sonra bölgeyi bol suyla yıkayın. TCA solüsyonun %60 olması önemli daha az veya fazla oranlarda kullanmayın.TCA tırnakmantarını öldürüp bölgede soyuma sağlayacaktır. Daha sonra sabah akşam kullanılmak üzere hazırlayacağınız bir merhemi işlem uyguladığınız bölgeye sürmeniz gerekiyor. TCA solüsyonu 15 günde bir yapmanız gerekiyor. Tca her gün uygulanmaz.
TCA sonrası merhem için 1 kutu %40 çinko oksit içeren pişik kremi, 1 kutu madecassol krem ( bu kremleri eczaneden alabilirsiniz) , 10 ml saf e vitamini, 10 ml saf b5 vitamini, 20 ml saf laktik asit. Bütün maddeleri bir kutuda iyice karıştırın ve tca solüsyon uyguladığınız bölgeye sabah akşam sürün.

Tırnak Mantarı Kesin Çözüm

Yazdığım uygulama ile tırnak mantarından ellerde 2 ayda, ayaklarda ise 4 ay sonra tırnak mantarından kesin kurtulursunuz. Peki bu nasıl olacak. TCA solüsyon genital siğiller gibi inatçı siğilleri bile öldüren bir asit, ayrıca cilt yenileme özelliği var, sivilcer izleri, ameliyat izleri, nasır, cilt lekesi gibi durumlar için insanların yüzleri dahil uygulanan bu asit tırnak mantarı olan bölgeyi zamanla soyacak ve uygulama enasında bölgedeki mantarı öldürecek.Çinko oksit cilt besleyici güçlendirici bir madde, aynı zamanda anti fungal ve anti bakteriyel bir madde. Bölgedeki soyulmayı hızlandırırken tırnak oluşumu hızlandırıp mantarların üremesine engel olacak. madecassol bölgede hızlı iyileşme yapacaktır, e vitamini ve b5 vitamini de tırnağın beslenmesini ve hızlı iyileşmesini sağlayan maddelerdir. Laktik asit ise ciddi bir antifungal maddedir. Hazırlayacağınız bu merhemi TCA uyguladıktan sonra sabah akşam sürmeniz durumunda 3-4 ay içerisinde ayak tırnaklarınızda mantardan eser kalmaz ve tırnaklarınızı yenilemiş olursunuz.TCA tırnak mantarını öldürdükten sonra hazırladığınız merhem mantarın yeniden üremesini engelleyecek ve ikinci seans tca uygulamasında (TCA yı tırnak mantarları için 15 günde bir uygulayın) tırnaklarınızı daha arındıracak ve sürecin sonunda yenilenmiş ve mantarsız tırnaklara kavuşmanızı sağlayacaktır. TCA’yı doa kimya sitesinden satın alabilirsiniz. Kaynak: tirnakmantar.wordpress.com

evet bu uzunca ayak mantarı ve tırnak mantarı yazımız burada bitiyor. Özellikle tırnak mantarı hastalığından muzdarip olan herkese acil şifalar dileriz. Sizler için saglikozel.com olarak yazdığımız bu yazımızın hepinize faydalı olduğunu umuyorum.



19 Ağustos 2015 Çarşamba

1–3 Yaş Çocuk Gelişimi ve Beslenmesi


Çocuğun ilk yaşının öncesi ve daha sonrasındaki beslenmesinde fazla bir fark yoktur. Ancak ilk yaşlardaki ile beş altı yaşları arasındaki beslenme alışkanlıklarını da önemli ölçüde farklılıklar vardır. Küçük yaştaki çocuğun diş yapısı gibi özellikleri, davranışları istekleri, yapmak istedikleri çelişkilidir ve uyumsuzdur. Bu nedenledir ki ilgi ve alakaya muhtaçdır. Kendi başına bırakılmaması, denetim altında tutulması ve beslenmesi bu sergilemiş olduğu davranışlara göre düzenlenmelidir. 1–3 yaşındaki çocukların beslenmesi şu esaslara göre belirlenmelidir.

Çocuğun yaşı ilerledikçe besin çeşitliliği ve miktarı arttırılmalı, yiyecekler çocuğun diş yapısına uygun olarak seçilmelidir. İlk yaşlarda yiyeceklerin önemli kısmını yumuşak besinler oluşturur. Sırası ile besinlere taneli katı ve sert besinler eklenmelidir. Öğünleri ise çocuğun davranışlarına göre düzenlenmelidir. Çocuğun yemesine uygun ortamlar ve gereksiz engellemelerden kaçınılarak yardım edilerek beslenmesi sağlanır. Çocuğun temel ilkeler bağlı kalması besin guruplarından yeterince vermek çocuğun gelişimi ve kişisel özelliğine göre düzenlenmelidir.

Çocuğun yaşı ilerledikçe ihtiyacı olan besin miktarı da artmaktadır. Ancak çoğu yetişkin kendi yedikleri besinlerle karşılaştırıp çocuğun yediğini genellikle az bulmaktadır. Yetişkinler bu konuda çocuklarını zorlamaları ters sonuçlar almalarına yol açar. Bazı çocuklar ise yaşlarının gerektirdiğinden fazla besin alarak küçük yaşta obezite ile karşı karşıya kalıyorlar. Yetişkinlere ise bu durumda çocuğunun yeme alışkanlığını düzenlemek düşmektedir.


18 Ağustos 2015 Salı

Çocuklarda Zehirlenme


Çocuklar toksik maddeleri ağız yoluyla almaları sık görülen bir vakadır. Zehirlenme görüldüğünde doktorun yerinde ve zamanında müdahalesi ile çok çabuk kurtulabilir. Bunun yanında zamanında müdahale yapılmadığı takdir de ölüm ile de sonuçlanabilir.

Zehirlenmeye yol açan maddeler sıklıkla bitkiler, evde kullanılan temizlik maddeleri ve açıkta bırakılan ilaçlardır. Zehirlenmeler çoğunlukla anne, baba veya bakıcının hatasından kaynaklanmaktadır.

Yürümeye başlayan çocuk merak ve öğrenme duygusu içinde olduğundan her tarafı karıştırıp eline geçen her maddenin tadına bakmak koklamak ister. Zehirlenmeler bu yaş döneminde sonra çoğalır ve oyun çocuğunun dönemine kadar devam etmektedir.

Bu nedenle çocukla ilgilenen kişilere bazı görevler düşmektedir. Bu görevleri; bütün ilaçlar, gaz ve benzin gibi maddeler, çamaşır suları ve tozları, kibrit, çakmak çocukların erişemeyeceği yüksek bir yerde bulundurulmalıdır. Bir anlık unutkanlık ve dalgınlık çocukların hayatlarını tehlikeye sokabilir, sizi mutsuzluğu sürükleyebilir. Tedbiri elden bırakmamalısınız.

14 Ağustos 2015 Cuma

Meme Kanseri Yazı Dizisi 2.Bölüm


Meme Kanseri Nedir? 

Meme kanseri meme dokusunu oluşturan hücrelerin anormal çoğalması sonucunda meydana gelmektedir.vücüdumuzdaki tüm hücrelerin çekirdeğinde hücrelerin çoğalmasını sağlayan ve onları kontrol altında tutan genler bulunur.radyasyon,çevresel faktörler ve mikroorganizmalar gibi bir çok nedenlerle bu genler anormal çoğalmaya başlarlar ve vücutta fazla bir doku oluştururlar buna tümör adı verilir.eğer bu tümördeki hücreler başka yere gitmeye çalışırsa kanser adını alır.sadece bulunduğu yerde kalırsa selim tümörler denir. Meme kanseri belirtileri

Meme Kanserinin Belirtileri ;

memenin bir bölümünün yada tümünün şişmesi,memede ele kitle gelmesi(en sık görülen belirtidir),meme cildi ve meme başının kalınlaşması,cildde kızarıklık,meme cildinde portakal kabuğu görüntüsü oluşması,meme başının herhangi bir yöne yada içeriye çekilmesi,kanlı akıntı gelmesi,koltuk altında kitle oluşması en çok görülen belirtilerdir.

Risk Grupları

Bir memesinde daha önce meme kanseri olanlar,şişmanlarda,yakın akrabasında meme kanseri olanlar,çok fazla sigara ve alkol kullananlar,rahim yada kalınbağırsağında kanser olanlar daha çok risk grubundadırlar.

Meme Kanserinin Erken Teşhis Nasıldır?

Meme kanserinde erken tanıma için 3 tane yol vardır.bu yollardan ilki meme muayenesidir.bayanların adet döneminden sonra, kendi kendine meme muayenesi yapmalıdır.ikincisi doktor muayenesidir yılda bir 20-40 arası yaşlar 1 ile 3 yıl arasında en az bir kere doktora gitmeli,40 yaşından sonra her yıl 1 kez doktora gitmeli,üçüncü en önemli olan mamografidir.40 yaşından sonra her yıl 1 kez mamografi çekilmesi gerekir. Mamografi sayesinde meme kanserinden ölenlerin sayısında %35 azalma görülmüştür.


11 Ağustos 2015 Salı

Deri Nakli Nedir, Deri Nakli Nasıl Yapılır ?


Deri nakli, deri aşılama olarak da bilinir, vücudun bir bölgesindeki sağlam derinin, büyük bir yarayı ya da yanığı kapatmak ve iyileştirmek amacıyla vücudun başka bir bölgesine aktarılması. Deri naklinde, ya üst deriyle birlikte alt derinin bir bölümü de yaralı bölüme aşılanır ve derinin alındığı bölge kendi kendine iyileşmeye bırakılır, ya da üst deri ve alt derinin bütün katmanları nakledilerek derinin alındığı bölge ameliyat ile kapatılır.

Eskiden uygulanan ve büyük bir deri parçası yerine çok sayıda küçük parçanın nakledilmesine dayanan parça aşı­lama yöntemi, derinin alındığı yerde sonr­dan kötü bir iz bıraktığı için bugün hemen hemen hiç uygulanmaz. Nakledilecek deri genellikle uyluğun iç bölümü, bacak, üst kol ya da ön koldan alınır.


7 Ağustos 2015 Cuma

Farenjit Nedir? Farenjite Ne İyi Gelir ?


Farinksin akut iltihabıdır.

Genellikle nedeni virüslerdir. Ancak A grubu B-hemolitik streptokok, Mycoplasma pneumoniae, Chlamydia, pneumoniae veya diğer bakterilere bağlı olarak da gelişebilir. Yutkunmakla boğaz ağrısı ve duyarlılığı ile kendini belli eder. Gonore ve diğer cinsel ilişki ile bulaşan hastalıklarda görülen farenjit de mevcuttur.

Sadece fizik muayene bulgularına dayanarak viral farenjiti bakteriyel farenjitten ayırmak zordur. Her ikisinde de farinks mukozası hafifçe vaskülarize veya çok iltihaplı, pürülan akıntı ve membran ile örtülü olabilir. Ateş, servikal adenopati, lökositoz hem viral hem de streptokoksik farenjitte görülür fakat streptokoksik farenjitte daha belirgin olabilir.

Tedavi

Rahatsızlığı gidermek için asetaminofen verilir ve istirahat önerilir. Bakteriyel infeksiyonu düşündüren klinik kanıtları olan hastalarda genellikle A grubu B-hemolitik streptokok kültürünün sonuçları beklenirken antibiyotik tedavsine başlanır. Öncelikle romatizmal ateşi önlemek amacıyla grup A streptokoksik farenjitte 10 gün süreyle 6 saat arayla oral yoldan 250 mg penisilin V verilir. Alternatif olarak parenteral penisilin G benzatin, oral eritromisin veya birinci kuşak sefalosporinler kullanılabilir.


5 Ağustos 2015 Çarşamba

Rinit Alerjik Nezle Nedir ? Teşhis ve Tedavi


Nazal mukozanın ödemi ve vazodilatasyonu, burun akıntısı ve burun tıkanıklığıdır.

Akut rinit, soğuk algınlığının en sık rastlanan bulgusudur. Akut rinit ayrıca streptokok, pnömokok ve stafilokok infeksiyonlarına bağlı olarak gelişebilir. Kronik rinit genellikle subakut inflamatuar veya infeksiyöz rinitin uzaması şeklindedir ancak sifiliz, tüberküloz, rinoskleroma, rinosporoidoz, layşmanyazis, blastomikoz, histoplazmoz ve leprada görülebilir. Bu hastalıkların tümünde granülom oluşumu yumuşak doku, kıkırdak ve kemik yıkımı vardır. Bunların sonucu olarak hastalarda burun tıkanıklığı, pürülan burun akıntısı, sık kanama yakınmaları vardır. Rinoskleroma, lamina propriada endüre iltihabi dokuya bağlı olarak ilerleyici burun tıkanıklığına neden olur. Rinosporoidoz kanamalı polipler ile kendini belli eder.

Teşhis ve Tedavi

Akut bakteriyel rinitin tanı ve tedavisi, etkenin tanınması ve antibiyotik duyarlılığının belirlenmesine dayanır. Yedi günden fazla olmamak üzere 3-4 saat arayla % 0.25 topikal fenilefrin ya da 4-6 saat arayla oral yoldan 30 mg psödoefedrin gibi sempatomimetik aminlerle vazokonstriksiyon sağlanması burun tıkanıklığını giderir.

Kronik rinitin tanısı, neden olan mikroorganizmanın kültür ve biyopsisi ile konur. Tedavide etken mikroorganizmaya karşı etkili antimikrobiyal ilaçlar kullanılır.


4 Ağustos 2015 Salı

Ağız Kuruluğu Xerostomia Nedir?


Tükürük eksikliği baş ağrılarından biraz daha fazla görülen bir problemdir. Fakat ağız kuruması diş sağlığınızı ve yemekten aldığınız zevki doğrudan etkiler.
Ağız kurumasının tıbbi terimi “Xerostomia” (zeer-o-STO-me-uh) ‘dır.

Ağız kuruması problemlere neden olabilir çünkü tükürük bakteriyel büyümeyi sınırlayarak diş çürümesine engel olur ve diş ve plaklarını temizler.
Tükürük lezzet alma güdünüzü arttırır ve yiyecekleri daha kolay yutmanıza yardımcı olur. Ayrıca, tükürükteki enzimler hazımsızlığa yardımcı olur.

Tedavi nedenlere bağlı olsa da, ağız kuruluğu genellikle ilaçların yan etkisidir. Ağız kuruluğu ilaçların dozunun iyi belirlenmesi ve yeni bir reçeteyle dengelenebilir.


3 Ağustos 2015 Pazartesi

Sarı dil: Nasıl ortaya çıkar?


Sarı dile ne yol açar?

Sarı bir dil, sağlıklı insanlarda ortaya çıkabileceği gibi, dilin yüzeyindeki ufak tüylerin (kabarcıkların) genişlemesiyle de ortaya çıkabilir. Sarı renk, genellikle, ağızdaki belirli bakteri türlerince yapılan pigmentlerden  (porfirinler) ortaya çıkar. Bu pigmentler nadiren kahverengi ya da siyah görünümde de olabilirler.

Sarı bir dil, genellikle geçici, acı vermeyen bir sorundur. Sigara içmek, hafif su kaybı, ateş, burun tıkanıklığı sonucu ağızdan soluma gibi birçok şey kabarcığın genişlemesine neden olur.

Dilinizin renginin değişmesi size rahatsızlık veriyorsa, 1 birim oksijenli su (hidrojen peroksit) ve 5 birim sudan oluşan bir solüsyonla dilinizi yumuşak biçimde fırçalamayı deneyin. Sonrasında ağzınızı suyla çalkalayın. Sigarayı bırakmak ve beslenmenizde lifi artırmak da yardımcı olabilir.

1 Ağustos 2015 Cumartesi

Cilt Kanseri: Tanımı ve Türleri


Cilt kanseri -cilt hücrelerinin anormal büyümesi- güneşe en sık maruz kalan cilt üzerinde gelişir. Ama kanserin bu yaygın şekli, genellikle cildin açıkta kalan ve güneş ışığına maruz kalan kesimlerinde oluşur.

Cilt kanserinin üç büyük türü vardır, bazal hücreli karsinom, skuamöz hücreli kanser en ciddi olan melanomdur.

Cilt kanserinin bu her üç türü de büyük artış göstermektedir. Fakat cilt kanserlerini önleyebilmek için ultraviyole ışınlarından ve cildinizdeki değişikliklere dikkat ederek kaçınabilirsiniz.

Erken teşhisle en agresif formdaki cilt kanserlerine karşı bile başarılı tedavi sağlanabilir.


31 Temmuz 2015 Cuma

Diş Sağlığı ve Diş Bakımı Hakkında Herşey.


Ağız sağlığı temiz dişler ile başlar. Diş fırçalamak ve diş ipi ile dişlerinizi temizlemekten ağız sağlığı problemlerini tanımaya kadar günlük diş bakımı ipuçları alın..

Dişlerinizi çok fırçalamaktan yorgun mu düştünüz? İple temizlemek sizi çok mu meşgul ediyor? Eğer bu günlük işleri atlamak size cazip geliyorsa, gülümsemenizin bu basit diş bakımı alışkanlıklarına bağlı olduğu aklınıza gelsin!

Nasıl ağız sağlığınızı düzenlemek gerektiğini ve ne zaman ağız sağlığı problemlerinizi hekiminize bildirmeniz gerektiğini öğrenin.

Sağlıklı ağız için fırçalama!

Ağız sağlığı temiz dişlerle başlar.

Amerikan Diş Derneği’nin verdiği fırçalama tekniklerini bir gözden geçirin;

Dişlerinizi gönde en az iki kez fırçalayın. Fırçalayacağınız zaman acele etmeyin. Bu titiz işlemi yapabilmek için yeterli zamanı ayırın.
Uygun ekipman kullanın. Bir florid diş macunu ve yumuşak telli diş fırçası kullanın. Elektrikli veya pilli diş fırçalarının, özellikle artritiniz ve başka herhangi bir probleminiz varsa bunların fırçalamayı zorlaştırdığını göz önünde bulundurun.
Pratik iyi bir tekniktir. Diş fırçanızı dişlerinize zıt açı olacak şekilde hafifçe tutun ve kısa ileri-geri hareketleri yapın.
Diş fırçanızı ne zaman yenilemeniz gerektiğini öğrenin. Elektronik diş fırçanız için 3-4 ayda bir başlık değiştirmek gerektiğini ve normal fırçanız içinse tellerin yıpranmış-dökülmüş hale geldiğinde değiştirilmesi gerektiğini aklınızdan çıkarmayın.
Sağlıklı ağız için diş ipiyle temizlik!

Herhangi bir diş fırçası veya diş macunu dişlerinizin arasına veya alt bölgelerine ulaşamaz. Bu yüzden günlük diş ipiyle temizlik çok önemlidir.

Diş ipini kullanma teknikleri;

Eksik etmeyin. Yaklaşık 45 santim uzunluğunda bir diş ipi koparın. Rüzgar yönünde ipi bir elinizin orta parmak etrafına dolayın ve kalan tarafı diğer elinizdeki orta parmağınıza 3 santimlik boşluk kalacak şekilde ipi ilk dişinize bağlayın.
Her seferde bir dişe götürün. Nazik bir şekilde ipi diş etinden çekmek ve plakları kazıyabilmek için baş parmağınızı ve diğer dört parmağınızı kullanın. Dişin her yerini iple nazikçe ovun. Diğer dişe geçinceye kadar ipi çözmeyin.
Devam edin, bırakmayın. Eğer ipi dişinize doğru götürürken sıkıntı yaşıyorsanız, parafinli çeşidini deneyebilirsiniz. İpi beceriyle kullanmak zor geliyorsa, diş ipi tutucu veya diş arası temizleyici kullanın.

30 Temmuz 2015 Perşembe

Şizofreni Nedir? Halüsinasyonlar ve Kuruntular

Şizofreni gerçeği anormal yorumlamak olan bir grup ciddi beyin bozuklukları durumudur. Şizofreninin sonuçları halüsinasyonlar, kuruntular, bozuk düşünce ve davranışlardır.

Şizofren kişiler kendilerini insanlardan ve çevrelerindeki dünya faaliyetlerinden çekip, psikoz tarafından işaretlenen dünyaya geri çekerler.

Genel kanının aksine, şizofreni, bölünmüş bir kişilik veya birden fazla karakterle aynı değildir. “Şizofreni”ye “bölünmüş-akıl” dendiği halde, duygu ve düşüncenin genel dengesinin kesintiye uğramasıdır.

Şizofreni kronik (süreğen) bir durumdur ve yaşam boyu tedavi gerektirir. Fakat yeni ilaçlar sayesinde, şizofreni belirtileri genellikle başarıyla yönetilebilir, insanlar durumlarıyla birlikte üretken, eğlenceli bir hayat sürdürebilir.


Kalp ritim bozukluğu nedir?


Kalp ritim bozukluğu nedir?

Kalp ritim bozukluğu, düzensiz kalp atışıdır. Kalp ritim bozukluğu, kalpte doğuştan olan bozukluklara bağlı olabileceği gibi sonradan gelişen hastalıklara da bağlı olabilir.
Doğuştan kaynaklanan ritim düzensizliklerinin çoğunluğu kalbin Atriyumu (kulakçık) ve Ventrikülü (karıncık) arasındaki normal iletim sistemine ilaveten aktif halde bulunan başka bir iletim yolunun bulunması sonucunda meydana gelmektedir.

Kalp ritim bozukluğu belirtileri nelerdir?
Kalp ritim bozukluğun belirtileri bazen farkedilmeyebilir. Doktor muayene sırasında kalp ritim bozukluğunu tespit edebilir.
Ancak kalp ritim bozukluğu belirtileri genelde şunlardır: Baş dönmesi, bayılma, kuş kanadı gibi çarpıntı, göğüste ya da boyunda darbe hissi, nefes darlığı, göğüste rahatsızlık hissi, insanın kendisini güçsüz veya yorgun hissetmesi.

Kalp ritim bozukluğu tedavisi neler olabilir?
Genel olarak kalp ritim bozukluğu tedavisi şunlar olabilmektedir: İlaç tedavisi, elektrik şoku ile tedavi, kalp pili, cerrahi müdahale, yaşam tarzında yapılması gerekli değişiklikler. Bazen ise tedaviye gerek duyulmayabilir.

Kalp ritim bozukluğunda yapılması gerekli yaşam tarzı değişiklikleri nelerdir?
Öncelikle kalp ritim bozukluğu bazı aktiviteler sırasında ortaya çıkıyorsa bunları yapmaktan kaçınmak gerekir. Sigara, alkol, kafein kullanımı bırakılmalıdır. İçeriğinde kalp ritim bozukluğunu harekete geçirebilecek maddeler bulunduğundan dolayı nezle ve öksürük ilaçları kullanımından kaçınılmalıdır.

Tabii ki eğer kalp ritim bozukluğu belirtileri olan yukarıdaki rahatsızlıkları yaşıyorsanız ilk yapmanız gereken öncelikle doktora gitmenizdir. Çünkü kalp ritim bozukluğununuzun seviyesini ve nedenlerini doktorunuz tespit edebilecek ve size özel bir tedavi yöntemi tavsiye edecektir.
Ancak kalp ritim bozukluğu olanların çok fazla karamsarlığa kapılmaması gerekir. Çünkü kalp ritim bozukluğu tedavisinde de gelişmeler devam etmektedir. Mesela son dönemde; kalp ritim bozukluğu olan hastaların, çeşitli enerji kaynakları kullanılarak hücrelerin yapısını değiştirmek ve onları elektriksel olarak iletken olmayan bir hale getirme işlemi olan “ablasyon” yöntemiyle tedavi edilebileceği bildirilmiştir. Ablasyon, çeşitli enerji kaynaklarını kullanarak hücrelerin yapısını değiştirmek ve onları elektriksel olarak iletken olmayan bir hale getirme işlemi olarak tanımlanmaktadır. Bu işlemde soğutma ile yapısal değişikliklerin gerçekleştirilebileceği gibi, elekrik, ultrason ve günümüzde en yaygın kullanılan radyofrekans gibi enerji kaynakları ile de bu işlemin gerçekleştirilerek tedavi olarak uygulanabileceği belirtilmektedir.


29 Temmuz 2015 Çarşamba

Beyaz Dil ve Sebepleri

Beyaz dil: Nasıl ortaya çıkar?

Birkaç gün önce, dilimde beyaz bir örtü fark ettim. Fırçalamak fayda sağlamayacak gibi görünüyor. Beyaz dil neden olur?
Alan Carr
Göze hoş görünmese de beyaz bir dil genellikle geçici, zararsız bir durumdur. Dil yüzeyindeki parmak benzeri tüylerin (kabarcık) iltihaplanmasına bağlıdır. Birikinti, bakteri ve ölü hücrelerin iltihaplı papiller arasında yer edinmesi beyaz bir örtü görünümüne neden olur.
Sigara içmek, hafif su kaybı, yoğun biçimde ağızdan soluma gibi birçok şey kabarcığın iltihaplanmasına neden olabilir. Beyaz bir dilin görünümünü önlemek ya da düzeltmek için:
  • Dilinizi düzenli olarak fırçalayın.
  • Sigara içiyorsanız, sigarayı bırakın.
  • Bol su için.
  • Beslenmenizde lifi artırın. Elma, brokoli ve patlamış mısır gibi gevrek yiyecekler, birikintilerin dilinizden kazınmasına yardımcı olur.
Dilinizdeki renk değişimleriyle ilgileniyorsanız, diş doktorunuza başvurun.

25 Temmuz 2015 Cumartesi

Dişler Nasıl Beyazlatılır?



Diş macunları, hidrojen peroksit gibi kolay kullanışlı malzemeler deneyin. Dişleri beyazlatmak için her gün kullanabilirsiniz. En iyi ihtimalle 1-2 hafta içinde beyaz dişlerinize kavuşabilirsiniz. Beyazlatma şeritleri daha az diş kapsasa da aynı etkiyi daha kısa sürede fakat gerçek dışı bir şekilde verecektir. Hidrojen peroksid ise daha hızlı kullanılır fakat sonuç almak uzun bir süreç ister. Fakat bunlar sigara yüzünden tekrarlanması için pahalı tedavi çeşitleridir.

Jelleri Deneyin

Dişçinizin verdiği özel jeli deneyin. Bir hafta boyunca günde 2-3 kez. Yada doktorunuzun söylediği şekilde kullanarak diş kullanılan jel gücüne bağlı olarak bir kaç ton beyazlayabilir. Yüksek oranlarda daha hızlı çalışır ancak aynı zamanda diş hassasiyetini artırma şansı var. Hassasiyetini azaltmak için flor içeren ürünler var, bunlar için diş hekiminize danışın. Bu yöntemin ücreti 600 TL ile 900 TL arasında değişebilir.

Hidrojen Peroksit

Dişlerinizi 10 ton beyazlatmak için 60-90 dakikalık bir hidrojen peroksit seansını deneyebilirsiniz. Bir kereliğine yapılacak bu seans dişlerinizi beyazlatmak için güçlü bir yöntem. Ücreti 1000-2200 TL.

Alternatif Yolları Düşünün

Beyazlatmanın etkili olamayacağı koşullar varsa, porselen kaplama yada yapıştırmayı düşünebilirsiniz. Porselen kaplamanın ücreti 1000-3000 TL, yapıştırma ise 300-600 TL arasında.

23 Temmuz 2015 Perşembe

Bakırköyde Lazer Epilasyon Hangi Klinikte Yapılır ?


Bakırköy lazer epilasyon adresi arıyorsanız ve daha önce birçok olumsuz yorum okuduğunuz için en doğru adresi bulmak için çaba veriyorsanız şuanda doğru yerde olduğunuza emin olabilirsiniz. Sizler için günümüzün en çok talep gören uygulaması olan lazer uygulaması hakkında bilgi erecek ve yeni çıkan teknolojiler ile bilgilenmenizi sağlıyor olacağız. Bakırköy lazer epilasyon konusunda hizmet alabileceğimiz Beautyderm adresi ile artık yepyeni bir teknoloji olan buz lazer ile tanışmaya hazır mısınız?

Eski teknolojileri ve sonuç alamayacağınız uygulamaların çok dışında, sizler için sunulan bu yeni teknoloji artık eksi 3 dereceye kadar soğukluk vererek çalışacak ve böylelikle hem acı çekmenizi engellemiş olacak. Hem de aynı zamanda Soprano Ice cihazı ile çok daha geniş alana atış atarak hızlı ve başarılı bir çalışma ortaya koyuyor olacaktır. Bakırköy lazer epilasyon adresi olarak kendilerine oldukça güvenen klinik, son teknoloji ile hizmet verdikleri için birçok sıkıntıyı geride bırakacak ve ortalama 9 seans sonrası zaten yüzde 90lara varan başarılara tanık olmuş olacaksınız Erkek lazer epilasyon Bakırköy adresi olarak da sizleri bekleyen firma, yoğun bir şekilde kadınlara ve erkeklere hizmet vermektedir. Artık erkeklerde hizmet almak için daha doğrusu başarılı bir hizmet alabilmek için kliniğin kapısını çalabilecekler.

Erkek lazer epilasyon Bakırköy merkezinde nelerin gerekli olduğunu daha doğrusu kimlerin bu uygulamaya dahil olacağını ayrıntılı olarak öğrenebilirsiniz. Kısa bir süre önce kimyasal bakımlar uygulamış ya da solaryuma girmiş kişiler bir süre sonra uygulamaya dahil olabilecekler. Kısaca sizlerde bu gibi tüm bilgileri öğrenmek için zaten uzmanlardan bilgi alabileceksiniz. Erkek lazer epilasyon Bakırköy merkezinde tüm vücut için işlen alabilirsiniz. En çok talep gören sırt ve göğüs bölgesinde artık jilet ile işlem yapmaktan kurtulmuş olacak ve kalıcı lazer ile tüylere veda etmiş olacaksınız. Erkek lazer epilasyon Bakırköy adresi için ayrıntılı bilgiyi http://www.beautyderm.net/ adresinden alabilirsiniz. Hem kendinize hem de ailenize bir iyilik yapın ve hiçbir faydası olmayan bu tüylere veda ederek temizliği seçmiş olun.


22 Temmuz 2015 Çarşamba

Kalori Nasıl Yakılır? Kolay Kalori Yakma Yöntemleri


Metabolizmanın kiloyla nasıl bir bağlantısı olduğunu keşfedin. Yavaş metabolizmanın ardındaki gerçek ve daha fazla nasıl kalori yakılabileceği hakkında fikir edinin.
Büyük olasılıkla, insanların yavaş metabolizmalarından dolayı kilo problemi yaşadıklarını duymuşsunuzdur. Peki bu ne anlama geliyor? Asıl sorun gerçekten metabolizma mıdır? Daha fazla kalori yakmak için metabolizmayı hızlandırmak mümkün müdür?

Metabolizmanın kiloyla bağlantılı olduğu gerçeğinin yanı sıra, bu sizin düşündüğünüz gibi olmayabilir de. Aslında herkesçe bilinenin aksine, yavaş metabolizma kilo almada nadir etkisi olan bir sebeptir. Metabolizmanın vücudunuzun temel enerji ihtiyacını etkilemesinin yanı sıra, kilo alımınız yediğiniz yemekle ve tükettiğiniz sıvılarla ve fiziksel aktivitelerinizle alakalıdır.

Metabolizma: Besini Enerjiye Dönüştürme

Metabolizma, gün içerisinde tükettiğiniz yiyecek ve içecekleri enerjiye dönüştüren bir sistemdir. Bu karmaşık biyokimyasal oluşum süresince, yiyecek ve içeceklerdeki kaloriler vücudunuzun (sisteminizin) işlemesiyle açığa çıkan enerjinin ihtiyaç duyduğu oksijenle birleşir. Siz uykudayken bile vücudunuz nefes almak, kan dolaşımını sağlamak, hormon seviyelerindeki iniş çıkışları dengelemek ve yeni hücre oluşumu gibi saklı fonksiyonlar için enerjiye ihtiyaç duyar.
Bu fonksiyonları yerine getirebilmek için vücudunuzun sahip olduğu kalori miktarı sizin temel metabolik oranınız olarak bilinir. Bunu birçok faktör belirler:
  • Vücut ölçü ve orantınız: vücut ölçüleri normalin üzerinde olan ve kas yapısı fazla olan insanlar uykuda bile daha fazla kalori harcarlar.
  • Cinsiyetiniz: erkekler bayanlara oranla daha az yağ miktarı ve daha çok kas yapısına sahip olduklarından erkeklerdeki kalori harcaması daha fazladır.
  • Yaşınız: yaş ilerledikçe kas yapınız zayıflamaya ve dolayısıyla yağ oranınızın artmasına sebep olduğundan daha az kalori yakarsınız.
Vücudunuzun temel ihtiyaçları için gerekli olan enerji istikrarlı bir biçimde oluşur. Temel metabolik oranınız her gün %60 ila %70 arasındadır.

Metabolizma ve Kilo
Yavaş metabolizmanızı kilo aldırmakla suçlamak size yine mantıklı geliyor olabilir. Metabolizmanız doğal bir oluşum olduğundan, bünyeniz bunu bireysel ihtiyaçlarınızla dengede tutmaktadır. Sözde sağlıklı açlık diyetleri uyguladığınızdan, vücudunuz bu tarz fonksiyonları yavaşlatıyor ve kalorileri daha sonra kullanmak için depoluyor. Sadece bazı nadir durumlarda vücudunuz metabolizmayı yavaşlatan bazı medikal problemlerden dolayı kilo almaktadır. Örneğin, tiroid hormonunuzun yavaş çalışması gibi.

Ne yazık ki kilo aslında yakabileceğinizden çok fazla kalorili ürünler tükettiğiniz için alınmaktadır. Yani kilo vermek için gün boyunca tüm aktivitelerinizle yakabileceğiniz kalorinin miktarını artıracak daha az kalorili ürünler tüketerek enerji açığı oluşturmalısınız.
Fiziksel Aktivite ve Metabolizmanın Yakından Takibi
Metabolizma hızınız üzerindeki kontrolü elde edemeseniz bile günlük fiziksel aktivitelerinizle ne kadar kalori yakabileceğinizi kontrol edebilirsiniz. Ne kadar aktif olursanız o kadar kalori yakarsınız. Aslında, ‘benim metabolizmam oldukça hızlı’ diyen biri aslında çok aktiftir.

Daha fazla kalori yakmak için;
  • Düzenli egzersizler: aerobik egzersizler yürüyüş, bisiklete binme ve yüzmeyi içeren egzersizlerdir. İlk etapta günlük aktivitelerinizin arasına 30 dklık egzersiz eklemeyi ihmal etmeyin. Eğer amacınız kilo vermek ve fit bir vücuda sahip olmak ise egzersiz sürelerinizi artırabilirsiniz. Gün içinde uzun süre egzersize ayıramıyorsanız egzersiz süresini 10dklık dilimlere bölebilirsiniz. Unutmayın, ne kadar aktif olursanız o kadar çok yarar elde edersiniz.
  • Ağırlık çalışmaları: ağırlık kaldırmak gibi çalışmalar önemlidir. Çünkü ilerleyen yaşla eriyen kaslarınızın güçlenmesine yardımcı olur ve kaslar yağlardan daha çabuk eridiği için kas gelişimi kilo vermede önemli bir rol oynar.
  • Yaşam biçimi aktiviteleri: herhangi bir ekstra hareketlilik kalori yakmanıza yardımcı olacaktır. Her zaman bir öncekinden daha fazla yürüme ve egzersiz yapmaya özen gösterin. Daha fazla kalori yakmak için asansör yerine merdivenleri tercih edin, arabanızı daha uzağa park edin. Ayrıca bahçe işleriyle uğraşmak, araba temizlemek ve ev işleri gibi aktiviteler daha fazla kalori yakmaya ve dolayısıyla kilo vermeye yardımcı olur.
Kilo vermek ya da kalori yakmak için diyet ürünleri kullanmanıza gerek yok. Metabolizmayı hızlandırdığı söylenen ürünler fayda sağlamak yerine aldatmacadır. Hatta bazı ürünler kötü sonuçlar ve yan etkilerle sonuçlanabilir. Bu tarz ürünleri doktorunuza danışmadan kullanmayınız.
Kilo vermenin sihirli bir yöntemi yoktur. Kilo vermek ancak ve ancak düzenli egzersiz ürün tüketimine dikkatle mümkündür. Yakabileceğinizden daha az kalori alın ve kilo verin. Fakat egzersiz ve diyetle belli bir süre aşımından sonra kilo veremediğinizin farkına vardıysanız mutlaka doktorunuza başvurun.

21 Temmuz 2015 Salı

Akdeniz beslenmesiyle mutlu kalın!

Araştırmalar, sebze, meyve, kabuklu yemiş ve balık rejiminin depresyondan koruduğunu gösteriyor

Akdeniz diyetinin sağlığa faydalarına dair hâlâ ikna olmadınız mı? Şimdi bu diyeti uygulamak için bir nedeniniz var: sizi mutlu ediyor! Araştırmacıların tespitine göre, Akdeniz’i çevreleyen ülkelerde tüketilen klasik malzemelerin -sebzeler, meyveler, kabuklu yemişler, sağlıklı hububat ve balık- bulunduğu bir beslenme şekli olan insanlarda depresyon gelişme riski daha az.
Akdeniz ülkelerinde zihinsel rahatsızlıklar kuzey Avrupa’dakinden daha az görülüyor ve bilimadamları, bunun altında beslenme tarzının yattığına inanıyor. İngiltere’nin kasvetli gökyüzüne alışkın insanlar, hava durumunun ruh hali üzerinde büyük etkisi olduğunu düşünebilir. Ama araştırmacılar, çalışmalarını, klasik Akdeniz diyetine katı sadakatiyle karşılaştırılan, İspanya’da yaşayan İspanyollarla sınırlayarak bu etkiyi düzeltti.
Önceki çalışmalar, yüksek düzeyde tekli doymamış yağ asitleri içeren, zeytinyağının depresyona karşı koruyucu olabileceğini gösterdi. İspanya Pamplona’dan, Las Palmas de Gran Canaria Üniversitesi ile Navarra Üniversitesi kliniğinden araştırmacılar 10.000 katılımcıya ne yediklerini sordu ve bunları yakınlıklarına göre Akdeniz diyetinin dokuz bileşenine göre sıraladı. Yazarlar, Genel Psikiyatri Arşivleri’ne “Akdeniz beslenme biçimine daha iyi bir bağlılığın, depresyonun görülmesinin engellenmesine yardımcı olan belirli mekanizmalar iyi bilinmiyor.” yazdı.
Beslenmenin bileşenleri, tümü depresyon gelişimini azaltma şansı olan durumlar olan, kan damarı işlevini geliştirebilir, iltihaplanmayla savaşabilir, kalp krizi riskini azanltabilir ve oksijene ilişkin hücre tahribini onarabilir. “Fakat genel beslenme modelinin rolü, tek tek bileşenlerin etkilerinden daha önemli olabilir. Akdeniz diyet düzenindeki, yeterli miktarda omaga üç yağ asitinin diğer doğal doymamış yağ asitleri ve zeytinyağı ve kabuklu yemişlerin, flavonoidlerin ve meyve ve yiyecek olarak kullanılan diğer bitkilerden diğer bitkisel ilaçların antioksidanları ve doğal folik asitlerin ve diğer B vitaminlerinin büyük miktarlarının sinerjik bileşimlerinin depresyona karşı korunmak için ciddi çaba sarf etmesi olasıdır.” diyorlar.