31 Mayıs 2015 Pazar

Kadınlarda Migren ve Sebepleri


Dünyada bilinen en eski hastalıklardan migren her 100 kişiden 16 sında görülüyor. Halk arasında yarım baş ağrısı olarak bilinen ve soğuk terleme ile gelip yüzün yarısını kaplayan migren, takıntılı ve titiz kişilerde daha çok görülür.

Ağrıların bazen dayanılmayacak kadar şiddetli olan migren atakları birkaç dakika sürebileceği gibi saatlerce hatta günlerce de devam edebilir. Migren daha çok kadınlarda görülen bir hatalıktır. Kadınlar daha mükemmeliyetçi ve titiz olduğunda bu hastalığı şiddetli yaşarlar. Başın yarısında zonklama, bulantı ve kusma görülebilir. Göz önünde siyah benekler ve bulanık lekeler uçuşur.

Uzmanlar migren nöbeti sırasında ağrı geldiğinde karanlık bir odada sırt üstü yatmanın etkili olduğunu belirtiyor. Migrenden uzak durmak için ise haftada iki kere ılık suda duş, sebze ve meyve tüketimi önemlidir. Ayrıca sigara, içki ve kafeinli içecekler gibi zararlı şeyleri terk etmenin büyük önem taşıdığı belirtiliyor.

Dut Pekmezinin Faydaları


Dut pekmezinin bulundurduğu yüksek şeker nedeniyle enerji kaynağıdır.Pekmez günlük kalsiyum,demir,magnezyum gereksiniminin büyük bir kısmını doldurur.kansız olan insanlarda dut pekmezine başvururlar çünkü dut pekmezi kan oranına da etki sağlar.

Dut pekmezinin en önemli faydaları :

1)Mide hastalıklarına yarar sağlar.
2)Bronşit hastalarına yarar sağlar.
3)Astım hastalarına yarar sağlar.
4)Soğuğa karşı vücut direncini arttırır.
5)Çocukların zeka gelişiminde faydalıdır ve daha birçok hastalıklara da en iyi çözüm dut pekmezidir.

30 Mayıs 2015 Cumartesi

Hardalın Yararları ve Zararları



* Hardal tohumu hazmı kolaylaştırır ve kabızlığı önler.
* Öksürüğü keser.
* Zatürreyi azaltır.
* Ağrı kesicidir.
* Göğüs hastalıklarına karşı faydalıdır.
* Göğsü yumuşatır.
* Zehirlenmelerde kullanılır.
* Bakterilerin çoğalmasını önler.
* Deride kan akımını hızlandırır.
* Çok uzun süre kullanıldığında ise cilt ve böbrek şikayetlerine neden olabilir.
* 6 yaşından küçük çocuklarda kullanılmamalıdır.
* Böbrek hastaları kullanmamalıdır.

Bamyanın Yararları ve Zararları


Mineraller açısından da zengin bir sebze olan bamya halsizliğe iyi geliyor. 100 gram bamya da günlük magnezyum ihtiyacınızın üçte birini ve yüzde 10 dan fazla miktarda ise günlük demir ihtiyacını karşılıyor.

Demir akyuvarların vücut içinde oksijen taşımasını, magnezyum ise hücrelerin enerji depolamasını sağlıyor. Lif oranı yüksek bir sebze olan bamya idrar söktürücüdür. Mide ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar.

Bamya kabızlığı giderir ve sindirim sistemine iyi gelir. Sağlık açısından birçok faydası bulunan bamya ayrıca kanı temizler. Özellikle çocuklara bol bol yedirmeniz gereken sebzelerin başında gelir.

29 Mayıs 2015 Cuma

Dış Gebelik Nedir? Nerede Oluşur? Yol Açtığı Hasarlar


Dış Gebelik, sperm ve yumurta hücresi yani ositin birleşmesi sonucu meydana gelen, gebeliğin normal yerleşim yeri olan rahim içi yerine, farklı bir yerde, çoğunlukla fallop denilen tipte yerleşimini gerçekleştirip burada gelişmesi sonucu oluşan normal olmayan bir gebelik durumudur. Erken teşhisi kapsamında, ameliyatsız tedavisi yapılabilir. Dış gebelik her kadında belirti göstermez.

Dış Gebelik Nerelerde oluşur?

Hamilelik karın içine, yumurtalık ve rahim arasında olan tüplere, tüpün rahme bağlantı yerine yakın bölüme, burada oluşan gebeliklerin Korn gebeliği adı verilir, rahim boynuna veya yumurtalıklara yerleşerek dış gebelik oluşabilir.
Dış Gebeliğin anne adayında yol açtığı hasarlar nelerdir?

Dış gebelik nedenle kadın ölümleri, ilk üç aydaki kadın ölümlerinin dörtte üçünü oluşturuyor. Gebeliğin tümünde meydana gelen anne mortalitesinin % 9-13'ünü oluşturmaktadır. Gelişmiş ülkelerde dış gebelik nedenle ölümler binde 3'e düşecek kadar azalmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde ise bu oran tam tersi şekilde artmakta, binde 300'e yükselmektedir.

- Tekrar dış gebelik oluşma riskini artırır.
- Rahim boynundaki dış gebeliklerde tedavi öncesi rahmin alınmasına neden olabilir.
- Operasyon ve anestezi olursa, bunların kapsadığı tüm riskler.



ALS Hastalığı Nedir? Tedavisi Nasıl Yapılır ?


ALS beyin ve omurilik ile ilgili bir hastalıktır. Kasların fonksiyonunu sağlayan hücrelerde oluşan sorunlar bu hastalığı ortaya çıkarır. Hücrelerde sorunların oluşmasına ise kurşun veya manganez zehirlenmesine neden olabilir. Hastalık sırasında beyin ve omurilik hücrelerinde glutamat ve kalsiyum artışı sonucunda hücre ölümü gerçekleşir. Hastalar kas güçsüzlüğünden yakınmaya başlar. Ve zamanla tüm kaslar kendi fonksiyonunu kaybeder. Kas güçsüzlüğü ilk olarak lokal olarak ortaya çıkmaktadır. Yani öncelikle bir ayakta, elde sorunlar görülmektedir. Hastalık ilerledikçe tüm vücutta, solunum kaslarında, yutma kaslarında ve sesle ilgili kaslarda bozulma meydana gelir ve insan yatalak hasta olabilir.Hastalarda bilinç normal olsa da, solunum kasları çalışmadığından solunum cihazına bağlı olarak yaşamaya başlarlar.

Hastalığın tedavisi yoktur ve çoğunlukla 50-70 yaşındaki kişilerde daha çok görülür. ALS hastalığı erkeklerde daha çok gözlem yapılsa da, nadiren kadınlarda 30 yaşından sonra görünebilir. Hastalık hızla gelişmektedir. ALS hastaları hastalığın başladığı dönemden sonra 5-6 yıl yaşayabilmektedirler. Hastalığın tam tedavisi olmasa da, ilaç ve yoğun bakım tedavisi yardımcı tedavi olarak yapılır.

"ALS gelişen bir sinir sistemi hastalığıdır. Hastalık alt ve üst yönetim sinirlerine etki eder. Hastalık akli yeteneğe etki etmese de, zamanla hastayı felç durumuna düşürebilir. Hastalığın nedeni tam olarak bilinmemektedir. Hastalığın başlangıç ​​belirtileri çok hafif olduğundan çoğu zaman farkına varılmaz. Hastalık özellikle kol ve bacaklarda kas güçsüzlüğü ile başlar. Konuşma, ısırma ve nefes alma zorlaşır, yutmanın bozulması sonucu ağızda tükürük birikir. Hastalarda kontrol dışı bilinmeyen ağlama ve gülme durumları oluşabilir ".

ALS bazı hastalarda eşyaları kaldırmakta zorluk çekmekle, bazılarında ise kelimeleri doğru ifade edememekle başlar.

ALS hastalığının teşhisi ilk kez Fransız nörolojist Çarkot tarafından 1874 yılında ortaya çıkmıştır. Çarkot hastalığı incelerken omurilik ve kas belirtilerine dikkat ederek hastalığa ALS adını vermiştir. Çarkota göre, hastalığın somut yaşı yoktur. Hastalık 12 yaşında da, 98 yaşında da gözlenebilir. Dünyada 100 bin kişiden 11'i bu hastalıktan yakınmaktadır.

ALS bulaşıcı bir hastalık değildir, ama kalıtsal özellik taşıyabilir. Tüm ALS hastalarının %10'ununda  hastalık kalıtsal özellik taşır. Buna ailevi ALS denir. Kalıtımla ilişkili olmayan tipe ise sporadik ALS denir.

Hastalığa özel tedavi bulmak için Amerika'da araştırmalar devam etmektedir. ALS için ilk ilaç 1995'te Amerika'da hazırlandı. İlaç hastalığın gelişimini yavaşlamasını, hastanın ömrünü uzatmasını ve uzun süre iş görebilmesini sağlıyor.

28 Mayıs 2015 Perşembe

Bebek Beslenmesinde Dikkat Edilmesi Gerekenler


 Konu eğer bebekler ve bebek sağlığı ise işte konu orada biraz daha zor ve karmaşıktır. Yeni anne adayları bebekler ilk zamanlarda nasıl bakacaklarına ve ne yapacaklarına kara veremezler. Bu ilk planlarda öncelik olarak kendi anne ve babalarından yardım alırlar. Yavaş yavaş nasıl çocuk yetiştirileceği konusunda bilgiler alarak kendilerini geliştirirler. Daha iyi bir şekilde bebeklerini büyütebilmek için ellerinden geleni yaparlar. Bu yüzden bebekleriniz büyütmeden öncelik olarak annelerinizden bilgiler almalı ve ona göre büyütmeniz doğru olacaktır. Bunları eğer doğru ve yerinde yapabilirseniz çok daha iyi bir şekilde bebekleriniz büyütmüş olacaksınız. Bebeklerin sağlığı beslenmelerine ve büyümelerine bağlıdır. Eğer bebekleriniz doğru ve iyi bir şekilde büyütülebilinirse hepsi çok daha sağlıklı olarak büyür ve beslenme ile ilgili bir sıkıntı veya problemler yaşamazlar. Yaşanabilecek herhangi bir sorunda veya problemde de yapılacak şeyler hemen bir doktora göstermek ve gerekli tedavileri yaptırmalıyız. 

Her zaman erken tedavinin katkısı olur ve hastalığa henüz yakalanmadan atlatılabilir. Annelerin bebekleri için yapmaları gereken şeylerden ilki çocuklarının beslenmelerini çok iyi bir şekilde ayarlamalarıdır. Eğer çocukları için iyi bir şekilde beslenme programı yaparlarsa beslenme konusunda hiçbir sorun ve zorluk yaşanmayacaktır. Özellikle de 0-5 yaş arası bebekler için alınan 0-5 yaş arası bebek maması alarak onların anne sütü sonrasında besin takviyelerini tam olarak almalarına devam etmelerine yardımcı olacaktır. Ek mama takviyesi sayesinde bebekleriniz alacakları besinlerden tam olarak faydalanacaktır. Bunun için bebeklerimize verdiğiniz mamaları özenle seçmeniz gerekmektedir. Verilen mamalar ile birlikte bebekleriniz tuvalet alışkanlığını da oturtabilirsiniz. Aynı zamanda da anne sütünden belirli bir yaştan sonra vazgeçmesine ve artık normal yemek ve bebek maması yemesine yardımcı olmuş olacaksınız.

Bebek mamaları seçimi sırasında dikkat edilmesi gerekenler vardır. Bunları başında ise içeriği gelmektedir. Yani bebek maması içerisinde bulunan vitamin ve mineraller önemlidir. İçerisinde daha fazla protein ve mineral olanlar seçilmelidir ki bebeklerin kemik gelişimi için daha güçlü katkıları olsun. Böylece alınan ek gıda bebek maması takviyeleri ile birlikte kemik gelişimi daha da hızlanacaktır. Aynı şekilde bebeklerinize evde de ev usulü bebek mamaları yapabilirsiniz. Böylece bebeklerinize verdiğiniz mama tavsiyesi ve katkısı daha iyi ve fazla olacaktır. Bunun için de internet üzerinde evde bebek maması yapımı yazarak tarifler öğrenebilir ve evde de çeşitli bebek mamaları yapabilirsiniz. Böylece dışarıdan aldığınız kadar para harcamamış olursunuz ve giderden de kısmış olursunuz. Evde kendiniz hazırladığınız için de içiniz daha fazla rahat eder.


Diş Sağlığının Önemi


Diş fırçalamanı nasıl olduğu konusunda çoğu insan yanılgıya düşmektedir. Aşağı yukarımı, sağa sola mı, sert mi fırçalanmalı, yumuşak mı fırçalanmalı bunları hepsi her insasnın kafasında birer soru işareti olarak durmaktadır. Yanlış bilen birçok kişi vardır. Dişlere iyi bakabilmenin temel noktası dişleri doğu bir şekilde fırçalamaya bakar. Eğer sizler dişlerinizi doğru bir şekilde fırçalarsanız dişleriniz daha sağlıklı olur. Bu konuda diş hekimlerinin uyarılarına baktığımız zaman da zaten yaptıkları uyarılar genel de dişleri doğru fırçalamaya yönelik olmasıdır. Diş macunu pek bir öneminin olmadığını ve önemli olanın diş fırçalarken fırçanın doğru tutulması ve yanlış bir şekilde fırçalanmamasına önem vermektedirler. 

Diş fırçalarken fırçayı çapraz bir şekilde tutmak ve dişlerinizi yukarıdan aşağıya fırçalamanız en doğrusudur. Bu şekilde fırçalanan dişler her zaman için daha iyi ve güzel bir etki yaratacaktır. Bu şekilde fırçalarsanız dişleriniz dişlerin araları daha iyi temizlenecektir ve çürümesini engellemiş olacaksınız. Dişlerinizin çürümesini bu şekilde eğer engellemiş olursanız daha sağlıklı ve beyaz dişleriniz olur. Ama bunun tam tersi ve yanlış bir şekilde dişleriniz fırçalarsanız dişleriniz üzerind olumsuz etkiler yaratacaktır. Örneğin dişleriniz sert diş fırçaları işle fırçalarsanız ve diş etlerinize fırçayı sertçe değdirirseniz, diş etlerinizde kanamalar meydana gelir. Genellikle diş etleri kanamları sonrasında dişlerde meydana gelen sorun ve problem diş eti çekilmesidir. Çünkü diş eti çekilmesinin belirtileri arasında diş etlerinde oluşan kanama vardır. Aynı zamanda yine diş eti kanamalarında dişlerin üst kısmında sarı tabakalar oluşabilir ve bunlar diş fırçalama ile geçmeyebilir. Buda dişlerinizde aynı şekilde çürüme de başladığının göstergesidir. Dişlerinize oluşan bu tarz çürümelerde size çok büyük zararlar verebilir. 

Dişlerinizde oluşan zararları önleyebilmek adına bunlara dikkat etmek ve önleyebilmek gerekmektedir. Eğer böyle sorunlarla karşılaşırsak ilk olarak yapılması gereken tam teşekkürlü bir diş hastanesi ne giderek burada ilk tedavimizi olmamız gerekmektedir. Tedavimiz yapıldıktan ve teşhisimiz konulduktan sonra da gerekli tüm aşamaları yaptırmadan diş hastanesinde gitmemeliyiz. Çünkü bazı tedaviler çok zorlu ve yorucu olacağından dolayı 2-3 seans olarak yapılmalıdır. Yani gittiğiniz diş hastanesine 2-3 kere daha gitmek zorunda kalabilirsiniz. Böylece 2-3 seansta tedaviniz tamamlanmış olur ve dişinizle ilgili problemler ve sorunlardan kurtulmuş olursunuz. Sonuç olarak herkesin dişlerine sahip çıkması gereklidir. Bunun için ise dişlerini doğru yöntemler ve bakmalı ve her gün düzenli olarak fırçalanmalıdır.

Tüp bebek Nedir ? Tedavisi Nasıl Yapılır ?


Tüp bebek, kısaca kadın ve erkeğe ait üreme hücrelerin vücut dışında döllenmesi olarak belirtilebilir. Anne olmaya hazırlanan kadınların yumurtalıklarından alınan yumurtalar ile baba olmaya hazırlanan erkeklerin spermatazoidlerinin laboratuvarda birleştirilerek döllenmesi ve elde edilen embriyoların tekrar anne rahmine yerleştirilmesi işlemidir. Tedavinin ilk aşamasında yumurtalar geliştirilir ve uygun zamanda alınır, daha sonra laboratuvarda spermatazoidler birleştirilerek gelişen embriyolar anne rahmine yerleştirilir.

Embriyolar rahim içerisine rahim duvarına ince kateter ile yerleştirilir. Bu işlemlerin sonucunda kadınların yaklaşık % 50 başarı oranıyla gebe kalabilmektedirler. Fakat böyle gebeliklerin bir kısmı düşme ile sonuçlanır. Tedavi uygulanan çiftlerin % 40'ı çocuk sahibi olabilir. Bu oran bir çok uygulamalarda %70-80 kadar yükselebiliyor. Geri kalan % 20-30'luk grup modern tıbbın bütün olanaklarına rağmen çocuk sahibi olamamakta.

Tüp bebek için çeşitli ilaçlarla (Gonal-F, Puregon, Menogon) kadının yumurtalıkları hazırlanır. Yumurtalıkların hazırlanması amacıyla çok sayıda embriyo oluşturan yumurta elde edilmektir. Çok sayıda embriyonun rahim içine yerleştirilmesinin (embriyo transferi) hamile kalma şansını artırdığı görülmektedir. (Gebelik oranları bir embriyo yerleştirildiğinde yaklaşık % 10, üç embriyo yerleştirildiğinde is e% 40-50 civarındadır.)

*
Tüp bebek önceleri enfeksiyon veya cerrahi işlem sonucunda rahim yollarında kalıcı kusur meydana gelen kadınlara uygulanmaya başlanmış, kısa süre sonra ise kısırlığa yol açan nedenlerin tedavisinde de kullanılmıştır. Bugün endometrioz, nedeni izah edilmeyen kısırlık olguları ve kişi ile ilgili sorunlarda tüp bebek yöntemleri ile başarılı sonuçlar elde edilmektedir.

Yaz Aylarında Gıda Zehirlenmeleri


Gıda zehirlenmelerinden kendinizi korumak için hijyen kurallarına uymak en önemli kuraldır.
İnsanların beslenmesi sırasında kullandıkları gıda ürünlerinin mikroplarla veya zehirli maddelerle kirlenmesi sonucu gıda zehirlenmelerinin gerçekleşmesi mümkündür. Ülkemizde son yıllarda zehirli maddelerle nedeniyle yaşanan gıda zehirlenmeleri hemen hemen görülmemekte ancak aynı sözleri çeşitli mikroplarla kirlenmiş besin alımı sonucu meydana gelen gıda zehirlenmeleri hakkında söyleyemeyiz.

Gözlenen gıda zehirlenmeleri çoğu zaman bu hastalığın ortaya çıkmasına neden olan mikropların gıda ürünlerine bulaşmasıyla oluşur.  Gıda ürünlerinin hazırlanması, salataların hazırlanmasında  hijyen kurallarına uyulmaması, örneğin doğrayıcı bıçak, doğrayıcı tahta, masa,buzdolabı zamanında iyi temizlenmezse, depolama kuralları bozulmuş veya kişisel hijyen kurallarına dikkat edilmezse çok kolay gıda zehirlenmesinin gerçekleşmesi mümkündür. Ayrıca gıda ürünlerinin düzgün saklanılmaması sonucunda fare, sıçan ve sineklerle de kirlilik oluşabilir.

Yaz aylarında olağan oda sıcaklığında veya daha sıcak ortamda saklanan hazır yemeklerde mikropların hızlı gelişimi ve çoğalması meydana gelebilir.
Gıda zehirlenmelerinin toplu şekilde gerçekleşmesi son yıllarda, özellikle kırsal alanlarda ev koşullarında yapılan düğün, nişan, doğum günü törenlerinde görülmektedir. Böyle bir ortamda çok sayıda insanın aynı anda güvenli beslenmesinin düzenlenmesi çok zordur.

Yemeklerin hazırlanması sırasında ev ortamında hijyenik kurallara ve hazırlanmasını takip etmek mümkün olmayabilir ve yemeği hazırlayan kişilerin sağlık durumu (mikrop taşıyıcılığı, ellerin durumu) belirsiz olduğundan kirlenme olasılığı yüksek olur. Ürünlerin çokluğu yüzünden hepsini (salataları ve soğumuş yemekler) buzdolabında saklamak mümkün olmuyor ki, sonuçta, özellikle yaz aylarında olağan oda sıcaklığında veya daha sıcak ortamda saklanan hazır yemeklerde mikropların hızlı gelişimi ve çoğalması daha hızlı olabilmektedir.

Bu kuralları bilmekle hem kendinizi, hem de yakınlarınızı gıda zehirlenmelerinden koruyabilirsiniz.


26 Mayıs 2015 Salı

Saç dökülmesi Nedir? Nedenleri



Kafa derisinde bulunan her bir saçın ömrü ortalama 3-4 yıldır. Bu yüzden de saçların sürekli dökülmesi normal ve doğal bir süreçtir.

Eğer saçlarınıza yeterince dikkatli davranmazsanız bir gün içinde dökülen saçların sayısı 50-100 sayıda olur. Saç dökülmesi, genellikle, yaz ve sonbahar aylarında artar. Bununla aynı zamanda yeni tüyler de gelişmeye başlıyor.Bu dönemlerde gelişmesi kış ve yaz dönemlerine oranla daha hızlı olur.

Eğer saçlarınızın gitgide daha hızlı dökülmesini gözlemliyorsanız, mutlaka doktora başvurun. Saç dökülmesinin sebebi herhangi bir iç organın hastalığı da olabilir. Bu durumda size diğer uzmanların muayene etmesi gerekebilir.

Saç dökülmesinin en önemli ve çok görülen nedenleri; irsi, immünolojik ve endokrin hastalıklar (diyabet, yumurtalıkların polikistozu vb.), Anemiler, baş derisinin çeşitli hastalıkları, sinir bozuklukları, sağlıksız yaşam tarzı, vitamin eksiklikleri, düzensiz beslenme vb. olabilir. Ağır, özellikle de bulaşıcı hastalıklardan (grip vb.), Zehirlenmelerden, ruhsal travmalardan, ağır heyecanlardan, uzun süreli yorgunluklar,saçların dökülmesi hızlanabilir.

Çoğu durumda saçların dökülmesi menopoz sırasında, genç döneminde, gebelik, hatta normal doğumlardan sonra hormonal olan değişiklikler nedeniyle de oluşabilir.

Kuşkusuz ki, birçok durumda saçların dökülmesinin nedeni, herhangi bir hastalık değil, saçlara doğru olmayan bakım gösterilmesidir. Saçların sık yıkanması, renklenmesi, kimyasal sürülmesi, sıcak saç kurutma makineleri, sık sık ve uzun süre içinde kurutulması vb.

Saç dökülmesi bazı ilaçların (gebeliğin önleyen, yüksek tansiyona karşı olan tabletler, , antidepressanlar, steroidler, vb.) Uzun süre içinde kullanılmasından da olabilir.

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Bezelyenin Faydaları Nelerdir?


Kansızlığı gideren bezelyenin kan kanserine karşı koruyucu etkisi vardır. Bezelye protein, fosfor, potasyum mineralleri ile A, B1 vitamini içeren bir sebzedir.

Kandaki kötü kolesterolü düşürücü özelliğe sahiptir. Kalp krizi geçirme riskini azaltır. Vücudun enerji düzeyini sabit tutan bezelye uykuyu da düzene sokar. İnsanın ruhsal durumunu düzene sokan bir sebze olan bezelye iştah açar. Kansere yakalanma riskini azaltır.

Ayrıca bezelye de gebeliği önleyici maddeler bulunmaktadır. Bezelye insan sağlığına sağladığı faydalar açısından sıklıkla tüketilmesi gereken bir sebzedir.

Epilepsi nedir? Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi Nasıl Yapılır ?


Epilepsi beynin fonksiyonunun kısa vadeli bozulması ile ortaya çıkar. Bir grup beyin hücrelerinde aniden başlayan, anormal sinir boşalmaları nedeniyle ortaya çıkan bir klinik durumdur. Epilepsi teşhisi konulması için epileptik krizler birden fazla ve tekrarlayıcı olması şartıyla ortaya çıkar. Epileptik krizler için zaman sınırı yoktur. Her an, gece veya gündüz fark etmeksizin ortaya çıkabilir.

Epilepsi kadın ve erkeklerde eşit sayıda görülmektedir. Herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir ancak en sık rastlanan yaş aralıkları, gençler ve biraz ileri yaşta olanlardadır.

Bilmeniz gereken en önemli nüanslardan biri , her epileptik kriz geçiren kişiye epilepsi hastalığı tanısı konamaz. Çünkü toplumdaki her 20 bireyden biri, yaşamının herhangi bir döneminde, herhangi bir nedenle böyle bir kriz yaşayabilir . Bu durum o kişinin epilepsi hastası olduğunu göstermez!
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Epilepsi birden fazla olmak üzere, rutin krizler karakterizedir. Epileptik krizler bir kaç saniyeden birkaç dakikaya kadar devam edebilir.

Epilepsinin Sebepleri

Epileptik krizlerinin kaynağı beyindir. Bu nedenle, basit tabiriyle, beynimizin düzenli şekilde faaliyet göstermesine engel olacak her bir olay, durum, etken buna neden olarak sayılabilir.

Genel durumda hastalık klinik olarak iki şekle ayrılır:

Geniun Epilepsi- çocuklarda hiçbir sebep olmadan, genetik faktörlerle oluşan,
Semptomatik Epilepsi - herhangi bir nedenden kaynaklanan epilepsi

Organizmanın genel gelişimi sırasında oluşan anormallikler, ana rahmindeyken ceninin maruz kaldığı enfeksiyonlar, toksik maddeler, doğum sırasında çocuğun oksijensiz kalması, doğum sonrası yapılan beyin enfeksiyonları (miningit, ensefalit), başa alınan travmalar, zehirlenmeler (ağır metaller, karbon monoksit vb.), beyin kanseri, beyin damar tıkanıklıkları, bazı ilaçlar, aşırı derecede alkol bağımlılığı, metobolik düzensizlikler da epileptik krizlere neden olabiliyor.


Epileptik Krizler Çeşitleri

Bunu bilmek çok önemlidir. Çünkü bu, tedavi sürecinde bu tipe iyi etkileyecek ilacın belirlenmesinde büyük rol oynar. Birçok tipler bulunmaktadır. Ama bilinmesi gereken temel iki tip vardır:

Parsial, yani beyinde bir bölgede oluşan krizler,
Genel, beynin birçok bölümüne etki eden krizler,
Parsial krizler vücudun belirli bir kısmını tutar. Örneğin, bir ayakta veya kolda kas gerilmeler, kol veya ayakta uyuşmalar,  yanma ve nadiren ağrı gibi kısa çeken işaretler, renk değişimleri (kızarma veya solgunlaşma), kan basıncının değişmesi, ani korku hissi, deja- vu (daha önce hiç olmamış bir olayı olmuş gibi kabul etmek) ya da jamais vu (daha önce olmuş bir olayı sanki hiç olmamış gibi hissetmek), hoş olmayan koku ve tat hissetme, midede bulantı ve aşırı rahatsız edici hissetmek, başın bir tarafa doğru eğilmesi, kolun yukarı kalkması vb. Parsial krizleri içerebilir.

Genel krizler ise bilincin ani kaybolması ile birlikte aniden dalıp gitme, tüm vücutta gerilmeler, atılmalar, sıçramalar meydana gelebiliyor. Hastalarda, krizler sırasında ağızdan köpük gelmesi, dilini ısırma, idrar veya dışkı kaçırması da gözlenebilir.

Epilepsi Hastalığını Neler Tetikler ?

Kullanılan epilepsi ilaçlarının düzenli alınmaması veya kesilmesi
Uykusuzluk
Dengesiz, sağlıksız beslenme
Kan şekerinin sık sık değişmesi
Aşırı derecede alkol tüketimi
Uyuşturucu maddeler
Rutin, çok parlak ve şiddetli ışık sinyalleri (disko ışıkları, video oyunları vs.)
Enfeksiyonlar ve yüksek sıcaklık

Epilepsi tanısı nasıl konur?

Bunun için özel bir test yoktur. Tanı konulurken, hastanın krizlerimi gören bir kişiden alınacak bilgiler çok değerlidir. Bundan dolayı hastanın krizlerine şahit olan insanın kayıtları, mümkünse kriz anının video görüntüsü teşhis koymaya yardımcı olabilir.

Başvurulan ilk ve en etkili tıbbi tanı yöntemi Elektroensefalografidır. Bu yöntemle beyinde epileptik krizlere yol açabilecek anormal elektrik boşalmaları belirlenir. Ancak EEQ kısa süreli (yaklaşık 20 dakika süren bir işlemdir) ve hastanın beyninin o zaman sınırındaki faaliyetlerinin kayda alındığı bir tetkik yöntemidir.

Epileptik krizlerin tipine uygun düzgün tanımlanmış ilaçlar bu krizlerin önemli ölçüde azaltabilir. Ancak ilaçlar daima düzenli şekilde alınmalı yarıda kesilmemelidir. Çünkü ilaçların aniden, yarıda kesilmesi ağır veya durdurulması mümkün olmayan tutmalar neden olabilir.

Epileptik Kriz sırasında ilk yardım!

Ilk önce sakin kalabilmek ve kendini kaybetmemek hastaya gösterilecek en önemli yardımdır.
Özellikle büyük krizler sırasında hastanın ağzından gelen köpük ve tükürüğün hastanın boğazına gidip nefes yolunu tutmak için rahat nefes alabileceği bir şekilde uzatmak gerekir.

Kriz anında kendini yaralamaması ve kafasının bir yere çarpmasını önlemek için mümkün olduğu kadar yumuşak yere yatırılması gerekir.
Çenede kilitlenme olduğu zamanlarda kaşık, tahta gibi herhangi bir cisim veya elle hastanın ağzının açık tutmaya veya açmaya gayret edilmesi doğru davranış değildir. Unutmayın, korktuğunuz dil katlanmasından hasta asla ölmez! Ama böyle müdahaleler sırasında hem kendiniz yaralanabilirsiniz, hem de hastanın dişinin kırılmasına, çene kemiğinin ve ağız boşluğunun travma almasına neden olabilirsiniz. Aynı zamanda hasta nefes almakta da zorlanabilir.

Tutmanın çabuk bitmesi için hastanın üzerine su atmak, bir şeyler koklatmak, tokat atmak da doğru davranışlardan değildir. Krizler 1-3 dakika içinde geçebilir. Ancak 5 dakikadan fazla devam ederse hasta en kısa zamanda hastaneye ulaştırılmalıdır.


Sinüzit Nedir? Belirtileri Nedir? Tedavisi Nasıl Yapılır?



Sinüzit,burun ve göz çevresindeki kemiklerin içindeki boşluklara verilen isimdir. Bu boşlukların burun içine çıkışını sağlayan kanallardaki tıkanıklıklar nedeniyle iltihaplanma sonucu ortaya çıkan enfeksiyona sinüzit denir. Sinüzit akut ve kronik olmak üzere iki türü vardır.

Akut sinüzit: Burun tıkanıklığı, sarı, yeşil veya kanlı burun akıntısı, gözler etrafında ağrı, diş ağrısı ile karışan yanak ağrısı, yüzde basınç hissi, öne eğilirken artan yüz veya baş ağrısı, kötü ağız kokusu belirtileri olabilir. Bazen de kuru öksürük, hafif ateş veya mide rahatsızlığı gibi şikayetler görülebilir.

Kronik sinüzit: Belirtilerin süresi üç aydan uzundur. Burun akıntısı, geniz akıntısı, burun tıkanıklığı, koku alamama ve özellikle geceleri artan öksürük gibi belirtileri görülebilir.

Sinüzit Tedavisi

Yüz kemikleri içerisinde ve burunun iç yapısını oluşturan kemiklerdeki hava boşluklarına sinüs denir.Sinüsler burunun her iki tarafında ve 4 ayrı yerde meydana gelebilir. Burunun düz yan taraflarında bulunan boşlukların en büyüğüdür. Burunun üst tarafında alın kemiği içindeki sinüs frontal sinüs, burunun arka ve üst tarafında bulunan ve orta çizgide tek olan sinüs sfenoid sinüs denir. Ayrıca, burunun yan üst taraflarında bir çok küçük boşluktan ibaret bölümlere de etmoid sinüs denir.

Sinüzitin oluşturan faktörler nelerdir?

Kış aylarında, özellikle evlerde iyice kuruyan hava, sinüzit gelişmesine neden olacak koşulları ortaya çıkarır. Öte yandan, hafif nezle, grip varken uçakla seyahat edilmesi, su altına inmek, uzun süre soğuk havaya maruz kalınması ve alerji durumunun devam etmesi sinüzite neden olur veya var olan sinüziti daha zor duruma düşürür.


Sinüzitin belirtileri nelerdir?

Bir aydan kısa süren sinüzite akut, daha uzun süre devam eden sinüzitlere ise kronik sinüzit denir. Tahmin edildiğinin aksine, sinüzitlerin en çok rastlanan belirtisi baş ağrısı değildir. Hatta baş ağrısı sinüzitde nadiren görülen bir semptomdur.

En çok görülen belirtileri:
-Burun Tıkanıklığo
-Sarı, yeşil renkli veya kanlı burun akıntısı
-Göz çevresinde ve yanaklarda ağrı
-Başta Baskı hissi
-Kafa Eğildiğinde artan yüz ağrısı
-Kötü Ağız kokusu

Sinüzitin önlenmesi için yapılabilecekler
Sinüzitin önlenmesi konusunda özellikle burun ile sinüsler arasındaki kanallarda bir darlık varsa daha hassas olmalısınız. Alerji sorununuz varsa bu konuda gerekli önlemler alınmalı ve gerekirse alerjiye karşı tedavi yapılmalıdır. Özellikle kış aylarında ısıtıcıların yol açtığı kuru hava sinüs enfeksiyonlarının oluşmasına zemin hazırlar. İdeal nem oranı olan% 35-% 50 seviyelerini sağlamak için evinizde nemlendirici cihazlar ya da basit kış aylarında ısıtıcıların üzerine su dolu kaplar koyabilirsiniz. Sinüzite sık sık yakalanan kişilerin yaz aylarında özellikle havuzda derine dalmaması ve başını suya salmaması tavsiye edilir.


Diyabet (Şeker Hastalığı) Belirtileri, Sebepleri Nelerdir ?


Diyabetin gelişiminin birçok belirtileri çıplak gözle bile görünebilir. Eğer bu belirtilere zamanında dikkat ederseniz, hastalığın ağır sonuçlarına maruz kalmayabilirsiniz.

Diyabet yani Şeker Hastalığı artık global bir hastalıktır. DSÖ'ye göre dünyada yaklaşık 347 milyon insan diyabet hastasıdır, 2030 yılına kadar ise sayısı 530 milyonu bile geçebilir. Diyabet erken ölüm oranının önde gelen nedenlerinden biridir, çünkü çoğu zaman ampütasyon ameliyatlarına, görme yeteneğinin kaybolmasına, böbrek yetersizliğine ve kalp-damar hastalıklarının oluşmasına yol açar.

Obezite

Şekerli diyabet nedeni - kanda insülin hormonunun eksikliği sırasında oluşan glikoz maddesinin yüksek olmasıdır. Tip 1 diyabet süresi pankreas genellikle insülin üretimini durduruyor, tip 2 diyabet süresi ise insülin salgılanması bozulduğuna göre hastalık oluşturuyor. Belirtelim ki,% 90 hasta tam olarak tip 2 diyabet hastalığından muzdarip.

Kilo hücrelerin insüline karşı hassasiyetini düşürür ki, bu da 2. derece şekerli diabetinin gelişmesine yol açar. Kanda kalarak, glikoz damarları dağıtır ve insanlarda bunun sonucu kangren, infarktlar, insultlar oluşur.

Tatlıya yüksek talep ve iştahın artışı

Beyine beslenme için glikoz gerekir. Gıda alımından sonra kanda glikoz konsantrasyonu artar. Ama eğer insüline karşı duyarlılığı bozulmuşsa, glikoz beyine yetmez ve yağlı dokudan içyağı değiştirilir ki, bu da insülin direnci artırır. Beyin ise önceki gibi gıda, özellikle tatlı ister. Buna göre insan daha çok yer ve kilosu artar.

Kronik yorgunluk

Şekerli diabetin en bilinen sebeplerinden bir kaçı yüksek çalışma modu, uyku eksikliği, yanlış beslenme ve strestir. Ayrıca diabetin ilk belirtilerinden biri de, kaslar ve beyin yeterince glukoz almadıklarından dolayı yükselmiş yorgunluk hissi ve yorulma hisleridir.

Düzenli zayıflığa ve yüksek iştaha göre vücudunda diyabet gelişen insan daha az hareket eder, ağırlık artar .
Bu üç belirti kanda glikoz seviyesini ölçmek ve doktora başvurmak için ciddi sebeptir.
Ayrıca, diyabette başka semptomlar da vardır;

Yüksek susuzluk ve idrar ifrazının artması.

Kan glikozdan kurtulmak için, böbrekler gayretle çalışmaya başlar, bu yüzden insan sık sık özellikle geceleri tuvalate gitmeye mecbur kalır. Yüksek susuzluk ise sıvı kaybını egale etmek için yaşanan bir histir.

Yaraların geç iyileşmesi. 

Şekerin miktarı kan damarlarını zedeler, bu da yaranın yerine kanın girmesini zorlaştırır ve iyileşme süreci uzar.

Mantar enfeksiyonları (ayrıca, kadınların vajinal enfeksiyonlar). Zengin şekerli ortamda mantar ve bakteriler kendilerini çok rahat hissettikleri için çoğalmaya başlarlar.

Görme yeteneğinin aşağı inmesi,el ve ayaklarda uyuşma, yakma, tümörler ve ağrılar ise diğer belirtilerdir.

23 Mayıs 2015 Cumartesi

Domuz Gribi Nedir? Nasıl Bulaşır? Belirtileri ve Tedavisi


Domuz gribi (SIV) - Dünya Sağlık Örgütü yayınladığı bilgilere göre, virüs, "domuz gribi" olarak isimlendirilse de, aslında çeşitli H1N1 virüslerinin karışımından ortaya çıkmaktadır. Kuş gribi ve insan gribi de bu karışımlardan ortaya çıkan başka tür griplerdendir.

Domuz gribi solunum yolları hastalığı olup H1N1 virüsü ile enfeksiyon nedeniyle gelişir. Domuz gribini işleyen H1N1 virüsü ilk kez yakın geçmişte görülmüştür. Bu virüs tipik grip virüsünden farklıdır. Tipik domuz gribi genellikle domuzlarda grip engellenmektedir. Bu virüsün bazen domuz çiftliklerinde çalışan insanlara bulaşması sık görülen bir olaydır ve onların hayatı için ciddi tehlike yaratmaz. Hatta, hasta insanlardan diğerlerine bulaşması çok daha az görülür. Ama H1N1 tipik domuz gribi virüslerinden farklı olarak kolay ve hızla yayılır.

2009 yılının Haziran ayında Dünya Sağlık Örgütü N1N1 virüsünün tehlikesini resmen ilan etmiştir. H1N1 virüsüne karşı aşı kullanılmakta ve günümüzde birçok ülkede uygulanmaktadır.

Domuz Gribi Nasıl Bulaşır ?

Domuz gribinin bulaşma yolları diğer grip virüslerine benzer olup havadaki damlacıklar ile gerçekleşir. Enfekte insanın nefes alması, hapşırması sırasında virüs ,hava ile sağlıklı insanın burun boşluğuna veya gözlerine temas edebilir ve bu yolla virüs bulaşır.Virüsler katı yüzeylerde de kalabilir ve bu yüzeylere dokunan ellerin ağız,burun yada göz temasıyla virüsü vücuda sokabilirsiniz.


Domuz Gribinin Belirtiler Nelerdir ?

Genellikle;
  - Ateş
  - Öksürük
  - Boğaz ağrısı
  - Kas ağrıları
  - Baş ağrısı
  - Genel zayıflık

Bazen;
  - İshal
  - Bulantı
  - Kusma

H1N1 gribinin belirtileri virüsle vücuda girdikten 3-5 gün sonra başlar ve genellikle 8-9 gün sürer.

Doktora ne zaman başvurmalı ?

Eğer gribin hiçbir belirtisi yoksa doktora başvurmaya gerek kalmaz. Bugün birçok kişi benzer şikayetleri olmadan bile domuz gribi korkusu ile doktora başvurmaktalar. Domuz gribine özgü özelliklerin birkaçının olması size doktora başvurmaya ve domuz gribine göre laboratuvar kontrolünden geçmeye neden olur.

Domuz Gribinin Riskleri

H1N1 virüsünün yeni olması ve henüz tam öğrenilememesi herkesi bu virüse yakalanma ihtimalinden maksimal kaçmaya sevk ediyor. H1N1 virüsüne bulaşmış insanlarla çalışan sağlık çalışanları daha yüksek risk karşısındadır. Öğrenciler ve çocukların da bulaşma ihtimali yüksektir. H1N1 virüsü ile tanışmanın esas yollarından birinin okulda enfekte öğrencilerin virüsü kendi aile üyelerine götürmesidir.


Komplikasyonlar

Domuz gribinin aşağıdaki komplikasyonlara da neden olabilmektedir.

  - Kalp hastalıkları, diyabet, astım gibi kronik hastalıkların gelişmesi
  - Pnömoni
  - Akciğer Hastalıkları

H1N1 virüsüne yakalananlarda akut komplikasyonları çok hızlı gelişip ölümcül sonuca yol açabilir.

Domuz Gribinin Tedavisi

Domuz gribinin spesifik tedavisi yoktur. Virüs karşıtı ilaçlar kullanılabilir. Bu ilaçlar hastalığın gidişini geliştirir. Ama H1N1 virüsü hızla bu ilaçlara karşı tolerans üretmektedirler. Bu ilaçları sadece ağır durumlarda kullanmak uygundur. Aşağıdaki durumlar yüksek riskli kabul edilir:

  - Hastane koşulların tedavi alan olan hastalar
  - Gribin diğer belirtileri ile beraber nefes darlığı  olan hastalar
  - 5 yaşın altındaki çocuklar
  - 65 yaşın üstündeki insanlar
  - Hamileler
  - 19 yaşın altındaki olup uzun süre Aspirin tedavisi alanlar
  - Astım, amfizem, diyabet, böbrek ve karaciğer hastalıkları olan insanlar
  - HIV ile enfekte ve immunosupressor tedavi alan insanlar

Domuz Gribini Önlemenin Yolları

  - Yemek yemeden önce elinizi minimum 20 saniye sıcak su ile yıkayın
  - Elinizi yüzünüzden uzak tutun
  - Elle görüşmeden kaçının
  - Görüştüğünüz insanlar ile öpüşmeden kaçının
  - Öksürürken kol aranıza öksürün.Elinize yada kıyafetlerinize temas ettirmeyin.
  - Vücut direncini yükseltin
  - Sık sık ellerin dokunduğu yüzeyleri (kapı, masa, telefon vb.) temiz tutun
  - Eğer zayıflık hissediyorsanız evde kalmaya çalışın.

Tüm bu işlemlerden önce mutlaka doktorunuza danışınız.


Apandisit Nedir ? Apandisit Belirtileri ve Tedavisi


Kör bağırsağın apandis denen bölümünün iltihaplanmasına apandisit denir. Çok sık rastlanan ve özellikle yetersiz tedavi sonucu yol açacağı tehlikeli komplikasyonlardan dolayı korkulan bir hastalıktır.

Apandis içinden besinlerin geçmediği küçük bir bağırsak çıkıntısıdır. Hareketli ve esnek bir boru biçiminde olan bu çıkıntı kalın bağırsağın başlangıç ​​bölümü olan kör bağırsağa, ince bağırsakla birleşme yerinin hemen gerisine bağlanır. Genellikle eğik biçimde gövde eksenine doğru uzanır. Bu normal konumunun dışında leğen içine, karaciğer altına ya da sol karına doğru da yerleşebilir. Alışılmış yerinin dışında bulunan apandisin iltihaplanması, belirtileri değerlendirmede ve hastalığın tanısını koymada güçlükler yaratır.

Apandisin anatomik yapısında üç katman göze çarpar. Dış yüzeyi seröz (sıvı içeren) bir perde gibi örter.Bunun altında kas tabakası ve en içte de lenf dokusu olarak zengin, girintili çıkıntılı bir mukoza yer alır. Lenf dokusunun fazlalığından dolayı apandiste "bağırsak bademciği" de denir.

Apandisit'in Nedenleri

Apandisin iç boşluğu çok dardır. Bağırsak florasında bulunan bütün mikroorganizmalar burada da yaşar. Apandis genellikle bu mikroplara karşı yeterince dirençlidir. Ama bazen çoğalan mikroplar hastalık yapıcı özellik kazanır. Böylece apandisin iltihaplanma süreci başlar.

Mikropların hastalık yapıcı özellik kazanmalarını sağlayan en önemli olay, apandis iç boşluğunun tıkanarak kör bağırsakla ilişkisinin zayıflamasıdır. Mikropların burada değişmez biçimde kalmasıyla apandis iltihaplanır. Tıkanmanın bir çok nedeni vardır. Bunlar arasında yoğun mukus tıkaçları, bağırsak solucanları, apandisin çok uzun olması, duvarlarında hareketi zorlaştıran köşelerin bulunması veya kiraz gibi meyvelerin takılı kalan çekirdekleri sayılabilir.


Apandisit'in Görülme Sıklığı

Antibiyotiklerin yaygın olarak kullanıma girmesiyle apandisit olgularının sayısı azalmıştır. Yine de tüm cerrahi girişimlerin yüzde 2 si apandisit nedeniyle yapılmaktadır. Bebeklik çağında ender görülen apandisit, çocukluk ve özellikle ergenlik çağında çok sık ortaya çıkıyor. Daha sonra görülme sıklığı azalmakla birlikte her yaşta gelişebilir ve her iki cinste de eşit oranda görülür. Bazı hastalarda akut apandisit kendiliğinden geriler. Ama olguların yarısında bu krizler yineler ve kesin tedaviyi gerektirir.

Apandisit'in Belirtileri

Apandisit belirtileri deneyimli bir hekimi bile tanı koymada zora sokabilir. Akut apandisit özellikle çocuklarda iştah kaybı, bulantı ve kusmayla başlar. Ateş, hastalığın tipik bir belirtisi değildir. Koltuk altından ölçüldüğünde hiçbir zaman çok yüksek çıkmaz. Ama arkada alınan vücut sıcaklığı her zaman daha yüksektir. Ağrı en önemli belirtidir. Birkaç kez kusmayla birlikte sancı biçiminde ortaya çıkar. Önceleri aralıklı gelen ağrı gittikçe şiddetlenir ve süreklilik kazanır. Apandisit ağrısı göbek çevresi ve karın üstü bölgelerinde başlar; daha nadir olarak bütün karında duyulur. Daha sonra karnın sağ alt bölgesine kayar. Ağrının göbek ile kaval kemiği arasındaki bu yeri çok tipiktir. Bazen şiddetle başlayan ağrı daha sonra hafifler. Bu durum yanıltıcıdır; hastaya rahatsızlığının bittiği duygusunu verir.

Oysa ağrı azalırken akut krizin öbür belirtilerine gerileme görülmezse, örneğin, hızlı kalp atışları yavaşlamaz, kas sertliği çözülmezse bu durum apandisit en korkulu komplikasyonu olan karın zarı iltihabının geliştiğini gösterir.

Hastanın muayenesi sırasında kolayca akut apandisit tanısına varılabilir. Karnın sağ alt bölgesinin elle muayenesinde kasların korunma amacıyla kasılması sonucu sertlik görülür. Belirli noktalara bastırılması şiddetli ağrı verir.


Apandisit'in Çeşitleri

Belirtilerin şiddeti ve hastalığın ağırlığı sadece apandis iltihabının niteliğine bağlıdır. Akut apandisit başlıca üç tipi vardır: mukuslu, irinli ve kangrenli. Cerrahi uygulamada en sık mukuslu apandisit rastlanır. Mukus salgısının arttığı bu tipte apandis iyice iltihaplanmış, gergin ve büyümüştür. Üzerindeki periton ise alışılmış parlaklığını yitirerek hafif matlaşmıştır. Mukuslu apandisit hastalığın en hafif tipi olmasına karşın, zamanında müdahale edilmezse irinli apandisit dönüşebilir. Irinli apandisitte, apandis iç boşluğunda ve duvarında biriken irin birçok apse odağı oluşturur. Bu apselere ülserleşerek apandis dışına açılmasıyla kaçınılmaz olarak periton iltihabı gelişir. Akut apandisit irinli tipinde kör bağırsak ve ince bağırsak bağlantı bölgesi gibi apandis yakınındaki bağırsak bölümleri de iltihaplanır. Son olarak, apandis damarlarının pıhtıyla (tromboz) tıkanması sonucunda kangrenli apandisit gelişir.

Başka bir deyişle, apandise gelen kanın ve dolayısıyla oksijenin azalması, doku ölümüne (nekroz) ve apandisin bağırsaktan kopmasına yol açar. Kopan apandisin ve kör bağırsağın içindekiler kayın zarı boşluğuna yayılınca çok ağır bir peritonit oluşur.

Apandisit'in Tedavisi ve Takibi

Hastalık gidişine bırakılırsa, yani tanısı konmaz ya da hasta ameliyata izin vermezse nasıl bir gelişme gösterir?

Bazı iyi huylu olgularda ağrı, kusma ve ateş birkaç gün içinde kendiliğinden azalır ve hasta o an için kendini "iyileşmiş" hisseder. Ama "o an" geçicidir, çünkü kolayca atlatılan bu ilk krizi kaçınılmaz olarak ikincisi izler. İkinci krizin ortaya çıkış zamanı değişkendir ve arada geçen süre hastalığın kronikleşmesine yol açacak ölçüde uzayabilir.

Bu iyi huylu olguların dışında bazen de 3. ve 4. günlerde periton tepkisi gelişir. Bunun sonucu olarak karın çukurunda elle hissedilen, sınırları belirsiz, oval bir kütle belirir (plastron). Yatakta dinlenme, karna buz koyma ve antibiyotik tedavisiyle plastron birkaç haftada geriler.

Bir başka olasılık da apandisit ünlü peritonit gibi ağır hastalık durumuna doğru gelişiminin. Karın zarı iltihabında belirtiler çok şiddetlidir; ağrı bütün karında duyulur, kusma yoğunlaşır, hıçkırma görünür ve ateş 400C ye kadar çıkıyor. Hasta huzursuz, sıkıntılı, soluk, yüz çizgileri gerilmiş görünür; dudaklar ve özellikle dil kurumuştur.

..bu semptomlar sonrasında mutlaka bir hekime danışılmalı ve muayene olunmalıdır.

22 Mayıs 2015 Cuma

Sistit Nedir ? Sistit Hastalığı Tedavisi ve Belirtileri Nelerdir ?


Sistit,diğer adıyla mesane mukoza iltihabı.Bu idrar yolları iltihabı hastalıklarının en yaygın olanlarından biridir. Kadınların % 20 ile 25'i çeşitli formlarda sistit geçirirler, yüzde 10'u ise kronik sistit hastasıdır ve bu rakamlar her yıl artmaktadır. Erkekler bu hastalığa daha az yakalanırlar. Erkeklerin sadece % 0,5'i sistit olurlar.

Çoğu zaman sistite kadınlar yakalanmaktadırlar ve bu onların organizmalarının anatomik yapısı ile ilgilidir.Bunun sebebi ise kadınlarda idrar kanalı geniş ve kısadır, bu nedenle erkeklere göre kadınların idrar kesesi enfeksiyona daha yatkındır. Enfeksiyon sistitinin nedeni çoğu zaman bağırsakta veya idrar yollarında bulunan mikrop yüzünden meydana gelir.

Sistite neden olan bazı olumsuz faktörler;

Mesane duvarlarında kan dolaşımının bozulması, örneğin, hareketsiz çalışmada (bilgisayar başında durmadan 4-6 saat çalışmak), sık sık ve uzun süreli kabızlık yaşamak, uzun süre dar elbise, iç çamaşırı ve çorap giymek; bağışıklık sisteminin çökmesi, idrarla çıkan maddelerin idrar kesesi duvarlarına tetikleyici etki göstermesi ve kızartmalı ve yağlı yemeklerin sık tüketilmesi bu faktörlerden bazılarıdır.Ayrıca menopoz, diabete bağlı metabolizma hastalıkları da sistite yol açabilir.

Sistit Hastalığının Belirtileri

Akut sistitde sık sık idrara gitmek yaygındır, idrar kesesi ve ara bölgesinde keskin ağrılar olur, Kanama olabilir. İltihap süreci ne kadar güçlü olursa, bir o kadar da idrara gitme sinyalleri sıklaşır ve ağrılar keskinleşir. Akut sistitin ağır formlarında insanlar gece gündüz 15-20 dakikada bir idrara gitmeye ihtiyacı duyar. Ağır durumlarda vücut ısısı yükselir, bulantı ve kusma olur.

Sistit Hastalığının Teşhisi

Sistitin bazı belirtileri, idrar kesesi veya böbrek hastalıkarı, mesane ve prostat tümörleri ile uyuşmaktadır. Bel bölgesindeki ağrı böbrek enfeksiyonu belirtisi de olabilir. Bu nedenle hastalığın kesin teşhisi için doktor enfeksiyona göre PZR-analizi yapabilir veya bakteriyolojik idrar tahlili isteyebilir. Bazı durumlarda ise sistitin nedenini netleştirmek için doktor Sistoskopi yani idrar kesesinin iç yüzeyine bakmak isteyebilir.

Sistit Hastalığının Tedavisi

Eğer sistitden şüpheleniyorsanız onu ertelemeye kalkmayın ve tedaviyi de geciktirmeyin. Uygun tedavi veya tedavinin geciktirilmesi kronik süreç haline geçebilir ve ömürlük hastalığa dönüşebilir. En kısa zamanda bir üroloğa yada kadın hastalıkları uzmanına başvurmanız önerilir.

Eğer muayene sırasında hastalığın nedeninin kronik enfeksiyon olduğu netleşirse, sadece sistitin tedavisi uzun süreli sonuç vermeyebilir. Bu durumda mutlaka idrar yolları enfeksiyonlarının tedavisi yapılmalıdır. Sistitin bir nedeni de bağışıklığın düşmesi olduğundan, genel güç toplamak için vitamin tedavisi ve fizyoterapi kursları da gerekmektedir.

Sistit Hastalığını Önlemek İçin Ne Yapılmalıdır?

Kadınlar için sistitin önleme, öncelikle onun oluşmasına neden olan faktörlerin etkisinin azalması ve giderilmesi ile başlanır. Ayrıca yukarıda belirtilen hijyen kurallarına uymak gerekir. Aşırı dar iç çamaşırı giymek, fazla baharat ve alkol almak dikkat edilmesi gereken hususlar arasında. Sıcak giyinin. İşyerinde her 1,5 bir 5 dakikalık mola edin veya hareket edin. Eğer kabızlık varsa, meyve-sebze ve bitkisel gıda alın ve son olarak da bol su için.

Regl Sancısına Ne İyi Gelir ? Kolay Adet Dönemi Geçirme Yöntemleri.


Regl dönemi boyunca geçirilen aşamalar cinsellik açısından çok önemlidir. Bilindiği gibi adet döngüsü, üreme çağında olan bir kadında ortalama 28-30 günde bir tekrar eden bir süreçtir. Bu dönem, son adet tarihinin ilk gününden bir sonraki adet tarihinin ilk gününe kadar geçen zaman olarak hesaplanır. Bu süre içinde vücudumuz ve ruh halimiz hormonlara göre değişir.Tabii olarak adete göre cinsel isteğimizin dozu da değişir.

1-30 Gün Arasındaki Regl Tablosu;

1-5. Gün Arası:
Adetin ilk beş gününde hormon seviyesindeki azalma, vücut ve psikolojiye de etkiliyor. Özellikle östrojenin azalması ile saçların daha cansız, moralin bozuk olmasına yol açar. Kendimizdeki değişikliklerle birlikte kanımız da azalmaktadır. Özellikle karın ağrıları dayanılmaz olur.
6-12. Gün Arası:
Bu süreçte östrojen artıyor, ve kadınların kendilerini daha iyi hissediyor. Saçlar parlıyor, cilt pembe ve ışıltılı bir hal alır.
13-15. Gün Arası:
Bu dönemde östrojenin etkisiyle etrafa yayılan kokuların çekim etkisi yükselir.
16-30. Gün Arası:
Bu süreçte östrojen seviyesi düşer, progesteron seviyesi yükselir. Bu dönemde rahim hamileliğe hazırlanır. Olumsuz yönü ise vücudun su tutması, göğüslerin büyümesi.

Kadınlarda regl sırasında hafif ya da şiddetli ağrılar olur. Bu regl ağrıları kanamaların normal düzeyde olması için meydana gelen rahim kasılmalarının yarattığı ağrılardır. Bu ağrılar hayatınızı etkilemez ve ağrı kesicilerle durdurulabilir.
Ancak 100 kadından onunda bu ağrı çok farklı şekilde gerçekleşebilir. Regl ile başlayan ağrıların şiddeti fazla olabilir ve bu ağrılar o kişinin hayatını olumsuz etkileyebilir.

Regl sırasında neden kasılmalar ortaya çıkar?

Adet döneminde rahim kasılması adet sancısı olarak görülür.Rahmin sıkıştırma amacı rahim iç tabakasının adet dönemi ile yenilenmesi sırasında meydana gelen aybaşı kanamasının seviyesini en aza indirmektir.

Adet döneminde oluşan kasılmalar ile çocuklukta prostaglandin olarak adlandırılan bazı maddeler ifraz edilmektedir. Sancıların olması bu maddelerin fazla miktarda salgılanmasına dayanmaktadır. Bu tür maddelerin salgılanması genellikle yumurtlamalı bir adet döneminde oluşabileceğinden, adet döneminden bir gün önce başlayan ve adet döneminin bitmesi ile tamamen ortadan yok olan adet sancısı daha önceki adet döneminde yumurtlamanın gerçekleştiğini gösteren bir belirtidir.

Sancılı regl dönemi geçirmeye neden olabilecek haller nelerdir?

RİA (spiral)
Gebelik için önlem olarak kullanılan spiraller adetlerin sancılı geçmesine yol açabilir.

Endometriozis
Regl döneminin sancılı geçmesine neden olan başka bir sorunda endometriozis. Endometriozis aynı zamanda çiftlerin bir muayene olmadan çocuk sahibi olmalarına engelleyen bir hastalıktır. Endometriozis tedavisinden sonra çiftler kendiliğinden hamile kalabilir.Yardımcı tedavilerinin uygulanması faydalıdır. Bu tedavilerden en çok tercih edilen tedavi tüp bebek tedavisidir.

Böyle olasılıkların dışında rahim ağzında oluşabilecek iltihap hastalıkları da regl döneminin sancılı geçmesine neden olurken, kısırlık için etkili faktörler arasında yer alır. Uygulanan tedavi ile başarısız sonuç veren inflamatuar problemlerinde başka tedaviler devreye girer ve çiftlerin çocuk sahibi olma arzuları gerçekleşir. Uygulanan basit artırma tedavilerinde hiçbir sonuç alınmazsa tüp bebek uygulaması ile çocuk sahibi olmak isteyen çiftler çocuk sahibi olabilir. Ancak hastalığın erken teşhis tedavide başarı sağlamak için oldukça önemlidir.

Regl Döneminin Başlayacağını Gösteren Belirtiler Nelerdir?

Regl (aybaşı) sancıları özellikle regl görmeden bir gün önce başlar. Reglin başlaması ile birlikte derecesi artar ve regl döneminin tamamlanması ile yok olur. Regl sancısı ile birlikte bulantı, kusma, baş ağrısı ve bel ağrısı oluşabilir. Ağrıların şiddetini artırması ile bayılmalar neden olmaktadır.

Regl Sancısına Ne İyi Gelir?

Eğer jinekolojik muayene sırasında sancıya yol açan bir belirtiye rastlanılmışsa ilk olarak bunun ortadan kaldırılması gerekir. Tedavide başarılı sonuç alabilmek için son derece önemli bir durumdur. Eğer muayene düzgün yapılmamışsa, tedavide başarı sağlamak mümkün değildir.
Eğer yapılan jinekolojik takiplerde herhangi bir problem çıkmadıysa, hastaya uygulanacak ilk tedavi ağrı kesici ilaç ile sıcak su torbası presi olacaktır.Diğer bir tedavi yöntemi ise doğum kontrol haplarıdır.Doğum kontrol hapları düzenli olarak kullanıldığında adet dönemini ayarlaması ve sancıların derecesini hafiflettiği bilinir.


21 Mayıs 2015 Perşembe

Sağlıklı Zayıflamak için 10 Altın Kural



Zayıf olmak için hayata kazandırılacak altın kurallar vardır. Bu kuralları benimseyip hayata katabilirsek, aşılamayacak kilo sorunu yoktur. Azimli ve gayretli olmak, kişileri istediği hedefe ulaştıracaktır.

Hayata katılacak sağlıklı zayıflama kuralları;

1)      Uyanılan her güne su ile başlanarak organizmaya hayat verilmelidir. Sabahları oda sıcaklığında olan suyu içmek iyi başlangıçtır.

2)      Gün boyunca içilen su miktarı üzerinde de aşama kaydetmemiz gerekecektir. Bir güne dağılan zaman içerisinde toplamda 2–3 litre suyu hayatımıza katarak gün boyu enerjiyi kaybetmemeliyiz.

3)      Yemek yerken su içilmeyecek ve yemeklerden sonra da bir süre bekledikten sonra su içilecek. Aksi halde zayıflamaya ters tepki yaratabilir.

4)      Sağlıklı zayıflamak için kendimize uygun gördüğümüz diyet programlarındaki kurallara uyarak kaçamak yapmamalıyız.

5)      Kahve- çay gibi içeceklere sınır getirip, yersiz yere baş ağrısı yaşamamalıyız. Çünkü bu içecekler gerginlik yaratacağı için bu gerginliğin faturasını diyet programlarına çıkararak diyetleri iptal etme durumları yaşanabilecektir. Ve bu içeceklerle vücutta fazla su toplanarak hacimce ağır gelinebilinecektir.

6)      Ekmeklerimizi daha çok esmer renkte olanlardan seçmeliyiz ve ekmeğe sınır getirmeliyiz.

7)      Sağlıklı zayıflayabilmek için spora zaman ayırmalıyız. Hiçbir zaman fiziksel aktivite olmadan diyet programları tek başına fayda sağlamayacaktır. Verilen kilolarda sonradan kolayca alınabilinecektir. Ancak sporla kas yapılırsa ve diyetler desteklenirse tekrar kilo almak o kadar kolay olmayacaktır.

8)      Akşam 7 den sonra yemekten uzak kalınmalıdır. Eğer akşam yemeği saati daha geç olmak durumunda ise kendi öğünlerimizi erkene çekmeliyiz. Çünkü geç saatte yenilen yiyeceklerle sağlıklı zayıflayabilmek mümkün olmayacaktır.

9)      Kendimize yeni hobiler bulmalıyız. Bu şekilde tek derdimiz ne yiyeceğimiz olmayacaktır. Müzik dinlerken, yürürken, kitap okurken, resim yaparken vakit daha çabuk geçebilecek ve sürekli mide sesleri ile savaş yapılmayacaktır.

10)   Sağlıklı kilo verebilmek için stresli alanlardan da uzak kalmamız gereklidir. Çünkü stres insanların yeme isteğini açığa çıkarmakta ve baş ağrısı gibi etkenlerden dolayı hareketsizliğe sürüklemektedir. Daha dinamik olmak ve daha aktif olmak her zaman daha çok zayıflatacağı için stresten kaçınmak gerekecektir.

Miyom Nedir? Nasıl Oluşur?



Miyomların kişilerde oluşumu farklı boyutlarda ve türlerde olabilir. Bayanların pek çoğunda görülen bu miyomların ameliyat ile alınması mümkündür. Önemli olan miyomun nasıl oluşmuş olması değil ne denli büyüdüğü ve üreme yaptığıdır. Miyomlar yıllardır kadınların sorunu olan bir hastalıktır. Miyomlar için her ne kadar iyi huylu tabiri kullanılsa da kişilere oldukça acı hissi vermektedir.

Eğer miyomunuz mesanenin yakınlarında ise korkun! Sıkıntılı günler sizi bekliyor demektir. Mesaneye yakın bölgelerde bulunan miyomlar bağırsağa baskı yapacağı için tuvalet ihtiyacınızı karşılarken şiddetli bir ağrıya yol açacaktır. Bu alanda bulunan miyomlar kabızlığa yol açacağının yanında bölgede şişmede yapacaktır.

Eğer miyomunuz varsa kilo almamaya önem gösterin. Aşırı kilo miyomu tetiklemektedir. Kişilerin vücut yapılarına göre miyomları da farklı olabilir. Miyom genelde zararsız bir tümör olarak adlandırılır. Ama kişilere verdiği rahatsızlıklar yaşam kalitesinden tutun sosyal faaliyetlere kadar birçok etkende olumsuzluk yaratmaktadır. Miyom tedavisinde olumlu sonuçların alınabilmesi için erken teşhis ve tedavi oldukça önemli bir husustur. Tedavide ertelenme her daim iyileşme süresini esnetmektedir.

Miyomlar kişilere göre üç kısma ayrılmaktadır. Bunlar;

Rahim iç tabakası,
Rahim dış yüzeyi,
Rahim orta tabakası,
Miyomlardan ameliyata uygun olanları şu şekildedir;

Kısa sürede hızlı bir şekilde büyüme gösteren miyom çeşitleri ameliyat için uygundur. Fakat eğer miyomunuz uzun süredir yerinde ve aynı boyutunda duruyorsa doktorunuz ameliyat öncesi sizden bazı testler isteyebilir.
Menopozdan sonra kişilerde görülen miyomlar ameliyat edilmek için uygundur. Ancak menopoz dönemine girmemiş bir bayanın ameliyat olması olası sorunlar yaşatabilir. Örneğin, yumurtalıkların ameliyat esnasında alınması, adet görmenizin durması gibi…
Yumuşamaya meyilli olan miyomlar ameliyat için ideal görünürken oldukça sert olan miyomlar ise ameliyat için pek uygun görülmemektedir.
İlk muayenede büyük olduğu anlaşılan miyomlar ameliyat ile kolaylıkla alınır. Küçük olanların alınmasında zorluk yaşanabilir.
Miyomlar sadece kadınların sorunu değil cinsel aktiviteyi de etkilediği için erkeklerinde sorunu olmuştur. Bu durum evli kadınların bazı sorunlar yaşamasına yol açmaktadır. Her ne kadar iyi huylu bir hastalık olsa da belirtileri kötüdür.

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Selüloit Nedir ve Nasıl Oluşur?



Selüloit hormon üretiminin artması ve buna bağlı olarak dolaşım bozukluğunun ortaya çıkması ile deri ve kas arasında oluşum gösteren ve zaman içinde bulunduğu yere konumlanan yağ dokusudur.

Selüloit kilolu kadınların yanı sıra oldukça zayıf olarak nitelendirilen kadınlarda da görülebilen bir sorundur. Selüloit kilo ile ilişkili olduğu düşünülse de aslında kilo ile ilişkili bir sorun değildir. Selüloidin ana nedeni ergenlik döneminin ardından düzeyi yükselen hormonlardır. Aynı zamanda hareketsiz bir yaşam, bozuk beslenme alışkanlıkları yine selüloit oluşum nedenlerindendir. Yağ dokusunda artış oldukça kan dolaşımı daha güçleşerek dokulara ulaşan oksijen oranı azalır. Bu nedenle dokular esnekliğini yitirerek cilt portakal kabuğu gibi pütürlü bir hale gelir. Sigara ve alkol yine selüloit oluşumunu tetikleyen faktörler arasındadır. Bu tür zararlı maddelerden uzak durarak bir nebze olsun selüloit engellenebilir.

Selüloit ile nasıl başa çıkılır?

Selüloit ile başa çıkabilmek aslında oldukça kolaydır. Beslenme alışkanlığına dikkat ederek ve kaliteli bir yaşam tarzı tercih ederek selüloit ile başa çıkılabilir. Selüloit ile başa çıkabilmek için;

Beslenme alışkanlığına dikkat etmek gerekir. Fast-Foot tarzı beslenmeden kaçınılmalıdır

Sigara, alkol ve içeriğinde asit barındıran içeceklerden uzak durulmalıdır

Aşırı kilo sahibi olan kişilerin fazla kilolarından kurtulmaları gerekir

Dengesiz bir şekilde kilo alıp vermek ciltte hoş olmayan görüntülere neden olur. bu nedenle stabil bir kiloda kalmak gerekir

Tuz, yağ ve şeker üçlüsünden kaçınmak gerekir

Düzenli bir şekilde fiziksel aktivite yani spor yapılmalıdır

Fazla su tüketmeye özen gösterilmelidir

Dolaşım sistemini aktif hale getirecek ve hızlandıracak sebze tüketimine özen gösterilmelidir

Tüketilen besinlerde lif ve posa yönünden zengin gıdalar tercih edilmelidir

Beyaz et, süt ve süt ürünlerini her gün almaya özen gösterilmelidir

Balık fosfor açısından son derece zengindir. Bu nedenle Haftada en az 2 defa balık tüketmeye özen gösterilmelidir

Yaşadığımız toplumda selüloit neredeyse bütün kadınların ortak sorunu haline gelmiştir. Bu sorunu gidermek içinde birçok farklı kozmetik ürünleri de bulunmaktadır. Ancak ne tür bir kozmetik ürünü kullanılırsa kullanılsın yaşam tarzında değişiklikler yapılmaz ise selüloitten kurtulmak imkansız bir hal alabilir.

Emzik Kullanırken Dikkat Edilmesi Gerekenler



Bebekler doğumun ardından emzik kullanmaya alışır ve bu alışkanlıktan kurtulmaları uzun sürebilir. Doğumun hemen ardından kullanılmaya başlanan emzik genellikle 2 – 3 yaşına kadar devamlılığını sürdürür. Fakat emzik kullanımında dikkate alınması gereken bazı detaylar vardır.

Emzik bir diğer adı ile yalancı meme bebeklerde emme içgüdüsünü doyum ve güven hissi oluşturuyor. Emzik kullanımında bilinçli olmak ve bebeğe doğru yaklaşım ile emzik vermek gerekiyor. Emzik kullanmayan bebeklerde bir süre sonra parmak emme alışkanlığı ortaya çıkabiliyor. Parmak emme alışkanlığından ziyade bebeğin emzik alışkanlığını bırakması daha kolay oluyor. Parmak emmeye alışan çocuğun bu alışkanlığı bırakması daha uzun sürebiliyor. Parmak emme alışkanlığı olan çocuklarda damak ve diş problemleri oluşabiliyor.

Emzik kullanımında önemli detaylar

Emzik alışkanlığı nasıl bıraktırılır?

Ebeveynlerin en fazla dikkat etmesi gereken ayrıntılar, bebek huzursuz ve sinirli iken emziği bebeği sakinleştirmek amacı ile kullanmamaktır. Huzursuz ve ağlayan bebeği ilk olarak güzel bir yaklaşım ile sakinleştirmek gerekir.

Emzik gece de kullanılmalı mı?

Emziğe alışkın olan bir bebeğin gece boyunca emziksiz uyuması oldukça zor bir ihtimaldir. Bebek eğer emzik almadan uyumuyor ise emzik verilmelidir. Ancak bebek uyuduktan sonra bebeği uyandırmadan emzik alınmalıdır.

Emzik şekerli maddeler ile tatlandırılmalı mıdır?

Emziğin şekerli maddeler ile tatlandırarak bebeğe verilmesi yanlış bir davranıştır. Tatlandırılarak verilen emzik bebeğin diş yapısında zedelenmelere ve hatta diş çürüklerine yol açabilir.

Emzik nasıl temizlenmelidir?

Emzik temizliği ayrıca özen gösterilmesi gereken bir ayrıntıdır ve temizliği emziğin yapısına göre farklılık gösterebilir. Silikon tarzda olan emzikler sıcak su yardımı ile temizlenebilir. Kauçuk emzikler ise özel temizleyici maddeler kullanılarak ve soğuk yardımı ile temizlenmelidir.

Emzik hangi yaşlarda bırakılmalıdır?

Emzik kullanan bebeklerin ortalama olarak 2 yaşında emziği bırakması gerekir. Ancak emzik alışkanlığından vazgeçilmiyorsa bu sınır biraz daha uzatılabilir. Fakat bu arada emzik kullanım aralığı seyrekleştirilmelidir. Emziğin bıraktırılması aşamasında çocuğun eline oyalanması ve emziği unutması için taze sebze ve meyve verilebilir. Ayrıca emzik alışkanlığı en fazla 4 yaşına kadar devam etmelidir. Aksi takdirde diş ve kulak iltihabı gibi sorunlar ortaya çıkabilir.

Diyet içecekler göbek yağlanmasını artırıyor


Amerika’da yapılan bir araştırma, 65 yaş ve üzeri insanların daha sık obezite olmasının diyet içecek alımıyla doğru orantılı olduğunu tespit etti. Araştırma, diyet içecek kullananların, kullanmayanlara göre 3 kat daha fazla bel genişliğine sahip olduğunu gösterdi.

Amerikan Geriatri Derneği Dergisi’nde yayınlanan araştırma, obeziteye yakalanma oranı yüksek olan yaşlılar üzerinde gerçekleştirildi. Günümüzde bireyler diyet yapmak için doğal şeker yerine bilinçsiz şekilde tatlandırıcılara (aspartam, sakarin, sükraloz gibi) yönlendiriliyorlar. Ancak Amerika’daki bir araştırma yapay tatlandırıcıların tam tersi sonuçlar doğurduğunu ortaya koydu. Diyet içeceklerdeki tatlandırıcıların obeziteyi daha da artırdığı tespit edildi.

Bel genişliği 3 kat fazla;
65 yaş ve üzeri 749 birey üzerinde yapılan 9,4 yıl takip çalışmada günlük olarak diyet içecek tüketenlerde gözlem süresince bel çevresinde 8.03 cm’lik bir artış olduğu belirlenirken; bu artışın hiç içmeyenlerde 2,03 cm, ara sıra içenlerde ise 4,65 cm olduğu görüldü.

NOT: Dergideki araştırmaya dayanak teşkil eden kaynak:
Fowler SPG, Williams K, Hazuda HP. Diet Soda Intake Is Associated with Long-Term Increases in Waist Circumference in a Biethnic Cohort of Older Adults: The San Antonio Longitudinal Study of Aging, J Am Geriatr Soc 2015. DOI: 10.1111/jgs.13376.

19 Mayıs 2015 Salı

Elma Çayının Faydaları



Nefes darlığı ve kalp rahatsızlıklarına karşı koruyucu etkisi olan elma çayı vücuttaki toksinlerin atılmasına da yardımcı olur. Şeker hastalıkları elma çayını rahatlıkla tüketebilirler.

Uyku verici özelliği bulunan elma çayının sinirleri de yatıştırdığı söylenebilir. Öksürük ve göğüs ağrısı gibi şikayetleri bulunanların sık sık tüketmesi gereken bir çay türüdür. Cilde de iyi gelen elma çayının cilde parlaklık kazandırdığı bilinir.

Zayıflamak isteyenlerinde tüketebileceği bir besin olan elma çayını son zamanlarda diyet programlarında sıklıkla görüyoruz. Özellikle çocukların tüketmesine özen göstermeniz gereken bir bitki olan elma çayını sık sık çocuklarınıza içirmelisiniz.

Neden Diyet Yapılır?



Etrafımızdaki insanların çoğu diyet yapmakta. Peki ama neden? Herkes neden diyet yapar? Yapılan araştırmalar diyet yapma sebepleri ile ilgili 9 farklı bulguya ulaşmış. Bakalım bunlar neler… Kimler hangi sebeple diyet yapıyor…

  • kilo vermek için yapılan diyet
  • kilo alıp vermemek (ağırlığı korumak) için yapılan diyet
  • kilo almak için yapılan diyet
  • iyi görünmek için yapılan diyet
  • enerjik olma için uygulanan diyet
  • düğün, sünnet gibi etkinliklere hazırlık için uygulanan diyet
  • sağlıklı olmak için yapılan diyet
  • hastalıklardan daha fazla korunmak için yapılan diyet
  • manevi kuvvet için uygulanan diyet

Gördüğünüz üzere diyet yapmak için, araştırma sonuçlarına göre yaklaşık 10 sebep var. Herkes farklı sebepten ötürü diyet yapsa da, sonuçta diyet hayatımızda büyük bir yere ve öneme sahip. Kalori yakmanın amacı ne olursa olsun, önemi inkâr edilemez. Bu önemin varlığını sürdürmesi için ise düzenli ve doğru beslenme ile ilgili bilgilerin artırılması, sağlıklı beslenme için gereken herşeyin yapılması gerekmektedir.

Çörek Otunun Yararları


Çörek Otu Kanserle Savaşıyor

Bağışıklık sistemini güçlendiren çörek otu başta kanser olmak üzere birçok hastalığa karşı savunma sağlar. Tümör gibi rahatsızlığı olan kişiler uzun süre çörek otu kullanıyorsa oluşan tümörde küçülme gözlenir.

Mide şişkinliği ve hazım sorunları yaşayanlarında çörek otu tüketmesi tavsiye edilir. Antioksidan özelliği vardır ve bu sayede bağışıklık sistemini güçlendirir. Kan şekerini düşürür. Prostat ve meme kanserini yavaşlatıcı özelliği vardır. Anne sütünü artırır. Baş ağrısı çekenlerin sıklıkla tüketmesi gerekir.

Cinsel gücü artırır. Mide zarını korur. Grip ve soğuk algınlığı belirtilerinde kullanılmalıdır. Ayrıca karaciğer kanserine karşı da koruyucu özelliğe sahiptir.

Güneş Işığı ve Zararlarından Korunma Yolları


Her insanın cildi aynı özelliklere sahip değildir. Bazı insanlar güneşte bir saat bile kalamazken bazıları 3-4 saat bile güneşte kalabilir. Güneşe karşı korunmada hiçbir insan eşit değildir. UVA ve UVB ışınlarına karşı insan derisi bunlardan korunabilmek için korunma mekanizması oluşturur. Bu olay bronzlaşma, stratum korneum tabakasında kalınlaşmanın görünmesi ve hücrelerin yenilenme süreci olarak ifade edilmektedir. İnsan derimizin zararlı güneş ışınlarına karşı kendini koruduğu savunma mekanizması Doğal Savunma’dır.

Uzmanlar zararlı güneş ışınlarına karşı insan derisinin kendini korumaya çalıştığı savunmanın yetersiz olduğunu düşünmektedir. Uzmanlar ışınlardan korunmak için oluşturulan savunma mekanizmasının deriyi korumaya yetmeyeceğini, deri sağlığının bozulacağını savunuyor. Bu zararlı ışınlardan korunmak için güneş banyolarını olabildiğince azaltmalı ve fiziki tedbirler almalısınız. Yani şapka, şemsiye vs kullanımına özen göstermelisiniz. Ayrıca güneşte uzun süre kalan insanların kesinlikle güneşten korunma ürünlerini kullanmalıdır. Böylelikle güneşin zararlı ışınlarından korunmuş olacaksınız ve insan yaşamının her şeyi olan sağlığınızı güvence altına almış olursunuz.

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Günümüzdeki Beslenme Alışkanlıkları


Orta Çağ’daki beslenme alışkanlıkları ile günümüz beslenme alışkanlıkları kıyaslandığında, yapılan araştırma sonuçlarına göre, daha kötü bir haldeyiz. Kısacası; halimi içler acısı… Bildiğiniz gibi sebzelere göre daha bir karizması vardır et ve et ürünlerinin. Orta Çağ’da ise beslenme alışkanlıkları genellikle sebze ağırlıklı idi.

Orta Çağ’da yoksulluk sebebi ile işçi sınıfı ve alt tabakadaki insanların tükettiği, daha doğrusu tüketmek zorunda kaldığı, sebze ağırlıklı besinler ile günümüzde daha ağırlıklı olarak tüketilen et ürünleri yararları ve zararlı ele alındığında durum hiç de iç açıcı değil.

Günümüzde tükettiğimiz besinler ele alındığında ise büyük bir kısmı işlenmiş, hazır gıdalar ve bir kısmı da genetiği ile oynanmış olarak piyasaya sürülmektedir. Sözde teknolojinin nimetlerinden olan genetik bilimi, insan sağlığını olumsuz etkilemeye başlar hale geldi. Araştırmalar gösteriyor ki o zamanki insanlar ölümcül hastalıklara çare bulabilseydi, günümüz insanlarına oranla çok daha uzun yaşayabilirlerdi…


Kalbin Hızlı Atmasının Nedenleri


Kalbin hızlı atmasının kişinin yaşadığı olaylar ve yaptığı aktiviteler neden olabilir. kalbin hızlı atmasının yanı sıra olması gerekenden az atması da sağlık sorunudur. bu durumlara kalp ritim bozukluğu denir.

Sağlıklı bir insanın dakikada kalbinin 60 ile 80 arasında atması gerekir. Bu miktardan az veya çok olan kişilerin kalp hastası olma olasılığı çok yüksektir.

Bayılma ile çarpıntı hissinin hissedilmesi kesinlikle ihmal edilmemelidir. Çarpıntı olduğunda kişinin EKG sinin alınması çok önemlidir ve çarpıntı hissedildiğinde hiç vakit kaybetmeden sağlık kuruluşuna gitmek gerekir.

Ritim bozukluğunun nedeni kalp içi elektriksel uyarı oluşturan ve ileten yapılarda veya kalp kasında bozukluk olmasından kaynaklanıyor. Doğuştan gelen ritim bozukluklarının yanı sıra; diğer kalp hastalıkları nedenleri de kalp ritim bozukluğuna neden oluyor.

17 Mayıs 2015 Pazar

Manik Depresif Psikoz Hastalığı Nedir? Belirtileri Nelerdir?



Mani defresif psikoz hastalığı mani ve depresif ile karakterizedir.Kadın ve erkeklerde eşit olarak görülür.Bu hastalığın ilk atağı yirmili yaşlarda görülmektedir.Bazen ilk atak depresyondur böyle durumların tanısını koymak zordur.Hastalığın ortaya çıkması genellikle kişinin mesleğine bağlıdır.

Manik Defresif Hastalığının Belirtileri :
1) Kolay yorulmama
2) Enerji artışı
3) Uyku ihtiyacının azalması
4) Dikkat dağılması
5) Hastalığı reddetme
6) Konuşmada aşırı artış
7) Kendine güven

Diyet Yapmak Önce Kafada Başlar.


Zayıflayın Ama Sağlığınıza Dikkat Edin

Zayıflama yöntemlerinden bazıları sağlık açısından birçok zarar içermektedir. Özellikle şok etkisi gösteren diyetler uzun süre uygulandığı taktirde birçok sağlık problemine sebep olur. Gün boyu aç kalmaya teşvik eden diyetler bir haftadan fazla uygulandığı taktirde, sağlık problemleri de kaçınılmaz bir hal almaktadır. Çünkü bu diyetler birçok besin kaynağının vücuda alınmasını engeller. Şok diyetler ile genellikle karbonhidrat ve protein tüketimi sıfıra indirgenir. Doğal olarak vücut dışarıdan alamadığını, depo ettiği besin kaynaklarından kullanmaya başlar.

Depo edilen proteinler harcanmaya başladığında kaslar de erimeye başlar çünkü proteinler kaslarda depo edilir. Bu sayede proteinler eridikçe kaslar da erir, kaslar eridikçe de ağırlıkta hafifleme başlar. Bu yüzden tartıdayken zayıfladığını görür kişi. Fakat bu diyetler sağlık problemi olmadan sonlansa dahi normal beslenme düzenine başlandığında proteinler tekrar onarılır ve verildiği sanılan kilolar yeniden yerine yerleşir… Tabi bir de bu diyetlerin hastanede sonlanma ihtimali de var çünkü vücut belli süre boyunca protein ve karbonhidrat almadığı takdirde hastalıklar boy göstermeye başlar. Bu yüzden bu tarz diyetlerden kaçınmak en doğru davranış olacaktır.

Zayıflamak Ciddi İştir

Kimileri diyete başladıktan sonra birden bire zayıflayacaklarını sandıklarından ötürü, birkaç gün içerisinde hayal kırıklığı yaşıyor, yaptıkları diyetten vazgeçiyorlar. Ya da daha radikal diyetlere yönlenerek yapabilecekleri en kötü tercihi yapıyorlar; açlık diyetleri. Vücut, az gıda ile beslenebilir fakat gıdasızlık ile vücut sınanmamalıdır. Sürekli ve uzun süre aç kalarak mideye eziyet etmenin sonucu genellikle sağlık problemleri olarak karşımıza çıkar. Bu sebepten ötürü diyet yapan kişilerin yakınları genelde endişeli tavırlar sergileyebilir.

Çoğunlukla da ölüm diyetleri olarak nitelendirilen, sürekli olarak aç kalmayı tetikleyen diyetleri yapan kişilerin etrafındakiler tarafından verilir bu tepki. Hem protein, hem de karbonhidrat alma ihtiyacı olan vücudumuza ihtiyaç duyduğu besinler sağlanmadığı taktirde verdiği tepki olumsuz olur. Bu ve benzeri sebeplerden ötürü diyet yapılıyor olsa dahi vücuda, ihtiyaç duyduğu besin maddeleri eksiksiz sağlanmalıdır. Aksi takdirde birçok ciddi sağlık problemleri ile karşılaşmak kaçınılmaz olacaktır.

16 Mayıs 2015 Cumartesi

Düzenli Beslenerek Zayıflama



Zayıflamak için muhakkak rejim yapmak gerekli midir? Yoksa düzenli beslenerek de kilo vermek mümkün müdür? Bu sorunun tek bir cevabı olmadığı için adım adım ele alacağız durumu…

Obezite, Düzenli Beslenme ile Düzelir mi?

Yalnız başına düzenli beslenme ile obeziteyi durduramazsınız. Obezlikten kurtulmak için düzenli beslene şarttır tabii ki fakat tek başına yeterli değildir. Beslenme programının yanı sıra doğru bir şekilde planlanmış egzersiz programı da takip ederek vücudunuzda biriken fazla yağları eritebilir, aynı zamanda aldığınız fazla kalorileri yakabilirsiniz. Yani içinde fazla yük olan bir poşet düşünün… Bu poşetteki yük durduğu yerde azalmaz değil mi? Altına bir delik açmak ya da içinden bir şeyler almak gerekir… İşte düzenli beslenme de tek başına bir değişiklik yaratmayacaktır fakat egzersizler sayesinde delinen poşet misali zayıflayıp hafiflemeye başlanabilmektedir.

Normal Bir İnsanda Düzenli Beslenme Zayıflatır mı?

Yine zayıflatır diyemeyiz fakat sağlıklı bir vücut için muhakkak gereklidir. Zaten normal bir vücudunuz varsa formunuzu korumak için illa diyet yapmanız gerekmiyor. Düzenli beslenerek de bunu koruyabilirsiniz.

Amiloidoz Hastalığı Nedir? Belirtileri Nelerdir?


Amiloidoz çeşitli doku ve organların protein çökmesiyle meydana gelen bir hastalıktır.Amiloid adıyla da kullanılmaktadır.Uzun süreli devam eden iltihaplanmalar sonucu oluşan bir hastalıktır.Damarlar , karaciğer , dalak ve böbrekler dokulara çöken amiloid proteini organların çalışmalarını bozar.İdrarda protein kaybı görülebilir ve bir süre sonra böbrek yetmezliği gelişebilir.

Erkeklerde ve eklem sorunu olan kişilerde amiloidoz hastalığı daha sık görülmektedir.Ayrıca genetik olarak da görülmesi mümkündür.

Amilodioz Hastalığının Belirtileri :
1) Halsizlik
2) Kilo kaybı
3) Ani ölüm
4) Ödem
5) Böbrek yetmezliği

15 Mayıs 2015 Cuma

Anaflaksi Hastalığı Nedir? Belirtileri Nelerdir?



Anaflaksi alerjinin en ağır ve tehlikeli hastalığıdır.Vücudun her yerine yayılabilir.

Anaflaksi Hastalığının Sebepleri :
1) Penisilin
2) Antibiyotikler
3) Aspirin
4) Ağrı kesici
5) Romatizma ilaçları
6) Lokal anestezikler
7) Röntgen çekiliken kullanılan maddeler

Anaflaksi Hastalığının Belirtileri:
1) Bulantı
2) Kusma
3) İshal gibi belirtileri vardır.

Ellerde Egzamaya Dikkat


El temizliği önemlidir fakat doğru yapılmadığı takdirde ellerin tahrişine ve bu nedenle ellerde egzama oluşmasına neden olmaktadır. El estetiği ve sağlığı önemlidir.

Sabun, antibakteriyel ürünler ve çok sıcak su ellerin tahriş olmasına neden olmaktadır. Elde soyulmalar, çatlaklar ve kuruluk meydana gelir.

Ellerde egzama oluşmasını engellemek için tahrişe neden olan ürünlerden ve alerji yapan ürünleri kullanmaktan uzak durarak egzama oluşmasını önleyebilirsiniz.

Özellikle ev temizliği yaparken uzmanlar içerisi pamuklu eldivenlerin kullanılmasını öneriyor. Ellerin kaybettiği nemi tekrardan kazanması içinde günlük eller cildinize uygun nemlendirici kremlerle nemlendirilmelidir.

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Mezotelyoma Hastalığı Nedir? Belirtileri Nelerdir?


Akciğer zarındaki kötü huylu tümörlere mezotelyoma hastalığı denilmektedir.Genellikle zarar veren maddelere uzun süreli bağımlı kalan kişilerde görülür.Ülkemizde mezotelyoma hastalığı İç Anadolu bölgesinde görülür.Asbest maddesinin sanayide kullanımı yasaklandığında hastalıkta azalma gözlemlenmiştir.

Mezotelyoma Hastalığının Belirtileri:
1) Göğüs bölgesi ağrısı
2) Zayıflama
3) Öksürük
4) Nefes darlığı
5) Sırt ağrısı
6) Palevra boşluğunda bulunan sıvının artması
7) Karında şişme
8) Karın ağrısı görülmektedir.

Kendi Kalorinizi Kendiniz Hesaplayın


Kilo vermek özellikle bayanlar için aşırı rağbet gören ve önem verilen bir olmazsa olmaz olarak gün yüzüne çıkmış durumda. Tabii ki sadece bayanlar için böyledir demek yanlış olabilir. Çağımızda artık erkeklerin de bayanlar kadar ilgi gösterdiği bir alan kilo verme.  Peki, bu alanda sizce en çok nelere dikkat ediliyor, neler uygulanıyor, hiç tahmin ettiniz mi?

İnsanların son yıllarda ilgi gösterdiği zayıflama metotları arasında zayıflama çayları, zayıflama hapları, yağ aldırma ve bunun gibi kontrolsüz sayılabilecek pek çok işlem uygulanır olmuştu. Fakat son günlerde, bu anlamda özellikle daha profesyonel bir yaklaşım söz konusu, zira insanların artık kalori hesabı yaptıkları biliniyor. Bu gerçeklik ışığında gittiğiniz bir restoranda bir müşterinin “ Bu mantı kaç kalori ?” gibi bir sorusuna kulak misafiri olursanız şaşırmayın.  Açıkçası insanların artık bu seviyelere gelmiş olması, en küçük ayrıntıya dikkat ediyor olması sevindirici bir unsur. Çünkü ihtimam gösterildiği boyutta sağlıklı olabilmek bizim elimizde. Kalori cetveli, yardımıyla günlük ihtiyacınız olan kaloriyi hesaplayarak kolaylıkla altından kalkabileceğiniz menüler hazırlamak sizlerin elinde.

12 Mayıs 2015 Salı

Alkolün Vücuda Zararları


Alkol insan sağlığını ciddi olarak bozmakta ve hasarlar bırakmaktadır. En çok beyine zarar verir. Düşünme, karar verme ve hareket yetkisini bozar. Alkol hafızayı zayıflatır.

Alkol alanlarda daha erken bunama ve yaşlanma görülür. Genelde uyku problemi yaşarlar. Ciddi sorunlara yol açan alkol ölümle bile sonuçlanabilir. Gözde görme hissinin kaybolmasına neden olabilir.Vücut sağlığını bozar ve vitaminleri öldürür. Mide rahatsızlıklarına sebep olan alkol yemek borusunda hasarlar meydana getirir.

Kalp yetmezliği gibi sorunlara yol açan alkol tansiyon, şeker hastaları için kullanımı yasaktır. Damar tıkanıklığına ve kalp ritminde bozukluklara sebep olur. Karaciğeri yok edebilir. Tıbbi ilaçlar kullanırken kesinlikle alkol alınmamalıdır sonucunda ölüme kadar sürükleyebilir. Hamilelik döneminde kesinlikle kullanılmamalıdır. Bebeğe ciddi zararları olur.


Kalori Cetveli Nedir? Ne İşe Yarar?



Kalori cetveli, diğer adıyla kalori listesi, besinlerdeki kalori miktarlarının yazdığı tablolara denir. Bu kalori listeleri sayesinde hangi besinde kaç kalori olduğunun takibini kolayca yapabilirsiniz. Peki kalori listesi ne işinize yarayacak? Eğer hangi besinde kaç kalori olduğunu bilmiyorsanız, günlük kalori ihtiyacınızdan çok daha fazlasını alabilirsiniz. Eğer aldığınız kalorileri yakamazsanız, aşırı kilo olarak vücudunuzun görünümünü bozmuş olursunuz…

Tabii ki bunu yalnızca kalori listesi kullanarak gerçekleştirmek bir hayalden öteye geçmeyecektir. Zira besinlerdeki kalori listelerini bilmek, günlük kalori ihtiyacınızı da bilmek anlamına gelmemekte… Hem günlük kalori ihtiyacınızı bilip hem de kalori cetveli takibi yaparak düzenli beslenme programı uyguladığınız takdirde, zayıflamak istiyorsanız kısa bir süre içerisinde hedefinize ulaşmanız işten bile değil.

Bunları yaparken egzersizleri de ihmal etmemelisiniz… Zira egzersiz olmadan uygulanan bir beslenme programı eninde sonunda fazla verimli olmamaya başlayacaktır. Araştırmalara göre egzersizlerle desteklenen beslenme programları, egzersiz olmadan uygulanan diyetlere oranla çok daha verimli sonuçlar vermektedir. Kalori cetveli ile başlayıp düzenli beslenme önerileri ile devam eden bu yazıdan birkaç önemli nokta öğrenmeniz dileği ile, sağlıklı günler dileği ile…


Sağlık ve Estetik İçin Kalori Yakma


Kimileri sağlıklı bir vücuda sahip olmak için, kimileri de daha estetik bir görünüm için diyet yapar… Sebep her ne olursa olsun diyet yapmak sabır ve sebat işidir. Kimilerine göre oldukça kolay olsa da bu süreç, birçok insan için son derece zordur ve disipline alışkın olmadıklarından ötürü genel itibarı ile olumsuzluklarla sonuçlanmaktadır.

Estetik için yapılan diyetlerde gösterilen çaba daha takdire şa’yandır. Zira estetik kaygılar güdülerek yapılan diyet, zaten birçok zorluk göze alınarak yapılmaktadır. Yani tamamen kişinin kendi isteği doğrultusunda… Fakat sağlık için diyet öyle değildir. Sağlığa zararlı olmasına rağmen sigarayı bırakamama gibi de düşünülebilir bu. Tabii ki sigarayı bırakanlar da vardır fakat çoğu insan zararını bilmesine rağmen bırakamamaktadır. İşte diyet de böyledir. Obezite ile boğuşan bir insan kilo vermeyi göze alamaz genelde. İşi gözünde büyütür çoğunlukla. Fakat zaten formda olan insanlar için durum böyle değildir. Zaten formda olmalarına rağmen istekleri doğrultusunda başladıklarından ötürü sürdürmeleri de o oranda kolay olmaktadır.