27 Mart 2015 Cuma

İmplant Tarihi



İmplantların sanıldığının aksine çok uzun bir geçmişi vardır. Oral implantoloji tarihine baktığımızda, geçen yüzyılın sonlarına ve bu yüzyılın başına kadar gelişmelerin daha çok aktarma ve yenileme denemeleri şeklinde olduğu dikkat çekmektedir.  Diş implantlarına yönelik en eski bilgiye Çin imparatorlarından Chin-Nong’un MÖ 3216 yıllarında yazılan kayıtlarında akupunktur, altın ve gümüş iğneler gibi o dönemin tıbbi tedavilerini ifade eden terimlerinde rastlanmaktadır. Maya uygarlığı döneminde inorganik materyallerin de insanlarda eksik dişlerin yerine takıldığı bilinmektedir. 1931’ de Poponoe’de MS 600 yıllarına ait bir alt çene kemiği bulunmuştur.

Bugün Harvard Müzesinde sergilenmekte olan bu çene kemiğinde, eksik olan üç kesici dişin yerine, deniz hayvanlarının kabuklarının diş şekli verilmiş bir şekilde takıldığı gözlenmiştir. Üstelik bu işlemin kişi hayatta iken yapıldığı ortaya çıkmıştır. Bilimsel anlamda kemik içi implantlar 19. yüzyılda başlamıştır. 1809 yılında Mugglio altın kökleri implant amaçlı kullanmış ve bu implant, dokuların iyileşmesi görülünceye dek beklendikten sonra, iyileşmeyle birlikte bir kron ile kapatılmış ve implant ile ilgili ilk teoriler ortaya atılmıştır.  1880’ de California’da Harris, 1886’da New York’ta Edmonds demirden kemik içi implant yapmayı denemişlerdir. 1889’da Lewis, diş çekiminden sonra çekim yerinin ölçüsünü alıp, buna uygun implant yapma girişiminde bulunmuştur.

20. yüzyılın başında ise Greenfield konu ile ilgili ilk önemli çalışmayı 1909 yılında yapmış, implantları bilimsel olarak dizayn eden ilk bilim adamı olmuştur. Metal bir kafes şeklinde hazırladığı implantı kemik içine yerleştiren araştırmacı, kemiğin kafes yapısının içinde gelişeceğini ummuştur. Görüldüğü gibi, implant son yirmi otuz yılda ortaya çıkmış bir teknik değildir. Tam aksine, yüzyıllardır insanların aklında dişin düşmesi, kırılması ve çekilmesi sonucu oluşan boşluğa diş yerine geçecek bir materyal yerleştirme fikri vardır. Başarısız denemeler genellikle alerjik reaksiyonlarla ve çok kısa ömürlü implantlar ile sonuçlanmıştır. İnsan vücudu, tanımadığı maddeyi reddetmiş ve itmiştir. Titanyum gibi alerjik reaksiyona neden olmayan, %100 biyo uyumlu materyaller geliştirilene dek de, konu ile ilgili denemeler başarıya kavuşamamıştır. Günümüzde, gelişen teknikler sayesinde herkesin implantlardan yararlanma imkânı mevcuttur.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder